Görselin ortası burnunuzun üzerinde olacak şekilde resim bulanık görülmeli. Uzaktaki bir görüntüye bakıyormuş gibi odaklanın. Resmi üç kare görene kadar kendinizden uzaklaştırın. Üç kareyi açık bir şekilde gördüğünüz zaman resmi olduğu yerde tutun. Gizli resim ortaya çıkacak.
Şöyle bir bakıp geçtiğinizde göremediğiniz şeyleri de görebileceksiniz.
Teknik adı ‘Stereogram’ olan ‘şaşı bak şaşır’ resimlerinden tanıdığımız bilimsel bir buluştan bahsediyoruz. İki boyutlu ve düz görüntü veya görüntülerden oluşturulmuş derinliği olan bir göz yanılgısıdır. Aslında stereogram, stereoskop kullanılarak görülebilen bir çift stereo görüntüdür. Stereogram 1838 yılında Charles Wheatstone tarafından keşfedilmiştir.
Çoğu kişi “şaşı bak şaşır” resimlerinin içindeki saklı resmi göremiyor. Gözlerin birbiriyle ve beyinle uyumlu çalışmasıyla ilgili bir durum. Üç boyutlu stereo resimleri görebilmek için gözlerinizin ve beyninizin koordineli çalışması gerekir. Çalışmıyorsa problem vardır.
Görünen dünyamız ‘basitçe’ üç boyutludur. Ama kağıt üzerinde iki boyutlu bir görüntüde üçüncü boyutu yakalamakta zorlanabiliyoruz. Burada henüz doğru düzgün uçmayı dahi başaramadığımız, yere yapışık ve yer çekimine yenik bir halde yaşamak zorunda olduğumuz ve her fırsatta birbirimizi boğazlamamıza neden olan saklı ilkel beyinlerimizle (sürüngen beyni) üç boyutu algılamaktan aciz bir yaşam formundan bahsediyoruz. 2023 yılında Dünya düzleminde yaşayan -sözde- en gelişmiş canlı türü. Yani biz.
Şimdilerde neler yapıyoruz diye şöyle bir baktığımızda günümüz iletişim ve haberleşme teknolojisinin hızına pek uygun olmayan paramparça bir yaşam hüküm sürüyor dünyamızda. Bir yanda 10.000 yıl öncenin ilkel yaşamı, bir yanda 100 yıl sonranın uzay yaşamı ve ikisinin arasında bulunan katmanlarda geçiş yapmak için kıyasıya mücadeleler.
Bir karınca ya da arı kolonisinden hiçbir farkımız ya da her bir bireyin bir karınca bireyi ve arı bireyinden hiçbir üstün yanı yok. Bizler de onlar gibi yemek, üremek, barınmak, güvenlik ve daha fazlası için savaşlar içindeyiz. Işığın, kokunun ve rengin peşindeyiz. Bir lider yaratıp ona olabildiğince anlamlar yükleyip, onun şişirilmiş egosunun peşinde savaşlar ve yıkımlarla dolu maceralara atılıp telef olmaktan başka yaptığımız bir şey yok.
Neden Stereogram’dan bahsettik durup dururken?
İster sıradan bir birey olsun, ister önemli bir bilim adamı ya da önemli bir devlet adamı olsun herkes kendini önemli sanıyor. En iyi ben görürüm, en iyi ben anlarım, en güzel ben yaparım, en büyük benim, en güzel benim, en zengin benim, en akıllı benim….
Hanımlar, Beyler!.. Hiç biriniz hiçbir şey değilsiniz. Halen yerçekimi mahkumu ayakta sürünen ve küçücük konfor alanlarınızda ona buna böbürlenen kendinizden alt katmanda gördüğünüzü ezmeye çalışan kendinizden üst katmanda gördüklerinize yaranmaya çalışan basit bir yaşam formundan başka bir şey değilsiniz. Hem de Evrenin ve zamanın kavramakta zorlandığımız büyüklüğünde minicik bir kesitten başka bir şey değilsiniz. Kimse kimseye hava atmaya kalkışmasın. Daha olayları doğru düzgün göremeyen ve algılayamayan üst yöneticilerin yönettiği bir dünyadayız. Halen dünyaya ve olaylara şaşı bakan bir nesiliz. Belki bilim insanlarımız sayesinde doğru bakışı yakalayabileceğiz. Ama tüm dünyada lider diye başımıza getirdiklerimiz izin verirse.
Tarihsel köklere dayalı masallar ve efsaneler halen aklımızı eski usul hükümranlığa çeliyor. “Eskiden oralar bizimdi. Eskiden onları biz yönettik. Eskiden biz şöyleydik, böyleydik…” Öyle bir şey yok. Ben söyleyeyim eskiden biz neydik… Eskiden tek hücreli canlıydık, sürüngendik, ilkeldik, vahşiydik. Şimdi de başka bir şeyiz. Ama şunu unutmamamız gerekiyor. Dünya Endüstri 4.0 ile Bilgi Çağına giriyor. Geriye gitme seçeneği bu dönem için en kötü seçenek olur. Sakın ha. Sağlıcakla…