Yeni eğitim ve öğretim yılı ile ilgili konuşan Eğitim İş Antalya 1 No’lu Şube Başkanı Sadık Acar, şu sözlere yer verdi:
“‘Milli eğitim’, 2024-2025 eğitim-öğretim yılına bir önceki dönemden daha da ağır sorunlarla girmektedir. İktidar ve MEB eliyle eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı haline getirilmeye çalışılırken; önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenilerinin ekleneceği tartışmasız bir gerçektir. Elbette olması gereken Milli Eğitim Bakanlığı’nın her eğitim dönemi sonunda eğitimin röntgenini çekmesi, eğitimin paydaşlarıyla kafa kafaya vererek sorunlar ve çözümlere dair raporlar oluşturması ve yeni dönem başlayana kadar bu raporlar doğrultusunda eğitimi iyileştirmesidir. Ancak Milli Eğitim Bakanı, hükümetin güncel söylem ve politikalarını eğitime enjekte etme işiyle o kadar yoğun ki: yeni dönemde eğitimi nelerin beklediği sorusunun cevabı kamuoyu için büyük bir belirsizliktir.
UTANÇ VERİCİ
Tam bu noktada, Eğitim-İş olarak eğitimde yaşanan sorunlara dair somut bilgiler verip uyarıda bulunmak bizim için şart olmuştur. Yaklaşık 20 milyon öğrenci ve 1,2 milyon öğretmenin 74 bin okul ve 750 bine yakın derslikte geçireceği yeni dönem şu manzarayla başlamaktadır: Okul ve derslik sayısındaki büyük açık yine kapatılmamıştır. Bunun sonucu olarak AKP’nin yıllar önce sonlandırmaya söz verdiği ikili eğitim uygulaması ile taşımalı eğitim garabeti yine sürdürülecek, Türkiye’deki bir sınıfa düşen ortalama öğrenci mevcudu sayısı yine utanç verici olacaktır. Üst yöneticiler tarafından bu sorunların çözülmesine dair hiçbir irade gösterilmeyeceğinin bir kanıtı da eğitime ayrılan bütçeden belli olmuştur. İktidarın, “Aslan payını ayırıyoruz” dediği eğitimin genel bütçe içindeki payı yine eritilmiştir. 2016’da yüzde 13,3 olan eğitim bütçesinin genel bütçeden aldığı pay, 2025 yılı için yüzde 10,8 olarak öngörülmüştür. Yani daha çok sorun, daha az kaynak ve daha az umursanmak, iktidar tarafından bu eğitim döneminin kaderi olarak belirlenmiştir.
VELİLERDEN SÜREKLİ BAĞIŞ İSTENİYOR
Yıllardır hem Bakanlığa hem kamuoyuna rapor ve açıklamalarla aktardığımız halde okullarımıza; kadrolu hizmet personeli sağlanmamış, okulların temizlik, bakım, onarım gibi hayati ihtiyaçları görmezden gelinmiştir. Hal böyle olunca; hastanelerden sonraki en hijyenik kamu binaları olması gereken okullarımızda tuvalet kağıdı ve sabun dahi bu eğitim döneminde de sorun olacaktır. Eğitim kurumlarında temizlik ve güvenlik görevlisi atanmamış, okul yöneticileri bu ihtiyaçları karşılamak için velilerden zorunlu bağışlar talep etmek zorunda bırakılmıştır. Velilerden sürekli bağış talep edilmesi, eğitim sisteminin içinde bulunduğu mali sıkıntının açık bir göstergesidir.
Geçen yıl 6 ve 9. sınıflarda Türkçe, Türk dili ve edebiyatı ile matematik derslerinde yapılan ortak sınavlar, bu yıl 7. ve 10. sınıflarda da uygulanacaktır. Sorunun özünün sınavların biçiminden çok sınav odaklı eğitim sisteminde olduğunu ısrarla görmeyen MEB, bu dönemde de “nasıl öğretsek?” sorusuna cevap aramak yerine “nasıl sorsak” denemeleri yapacaktır. Oysa geçen dönemdeki sınavlar, mevcut müfredatın çocuklarımıza konuştukları dili bile öğretmeyi başaramadığını, bilimsel kavrayışın ilk merdiveni olan temel matematik konusunda müfredatın ne kadar aciz olduğunu zaten gözler önüne sermiştir. Bu gerçekliğe rağmen MEB, bu dönemde de aynı hamleleri yapıp farklı sonuçlar bekleyecektir.”