Durum inanılmaz kötü. İşsizlik gün ve gün artıyor. Ben artık bu işsizlik verilerine de inanmıyorum. Muhittin Böcek’in Büyükşehir Belediye Başkanı olmasının ardından inanın telefonlarım susmuyor. Günlük ortalama 1-2 kişi telefon açıp, iş için torpil istiyor. Bir türlü bitmek bilmeyen talepler. Kimisi daire başkanlığı için, kimisi birim müdürlüğü, bir başkası bir kurumdan belediyeye gelmek için. Ancak en popüleri asgari ücretle çalışmaya bile razı olan çok sayıda genç… Birde Sayın Böcek ve ekibini düşünüyorum da, Allah sabır versin… Peki bu ülke niye bu hale geldi? Aslında Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Hatırlar mısınız eskiden hepimizin mahallesinde bakkalı vardı. Para bulup bakkal amcadan bir şeyler satın almak için Allahahallah ederdik. Bazen almak istediğimiz şeye paramız yetmese bile bakkal amca ile adeta pazarlık yapardık ve genellikle de onun hoşgörüsü ile biz galip gelirdik. Mahalleli ile bakkal arasında o kadar güzel bir diyalog vardı ki, bizim mahalledekilerin büyük bir bölümü maaşlı insanlardı. Biri Karayolları’nda, biri DSİ’de, bir diğeri ise YSE’de çalışırdı. Yine Dokuma Fabrikası, Ferro Krom Fabrikası’nda işçiydiler. Maaşı alır almaz daha kimse evine bile girmeden, önce bakkala olan borcunu kapatırdı. Bu adeta bir ritüeldi. Yine mahallemizde kasap, serpme börekçi, yorgancı, marangoz, manav, manifaturacı başkaca esnaflardı. Mahallede, dükkanı olmasa bile su tesisatçı, elektrikçi vardı. Onları da gece gündüz çağırabilirdin. Önce bu esnaflar yok olmaya başladı. Mahallelerde bir tane iş kolu bile kalmadı. Bu meslekler birer birer yok oldu. Yerini dev kapitalist işletmeler aldı. Şimdi mahallemizde zincir mağazaların şubeleri var. Sonra fabrikalar kapanmaya başladı. Önce fabrikalar, sonra arsaları satıldı. Bir anda ne esnaf kaldı, ne de çalışacak işletmeler. Bu arada turizm başladı.  Büyük sermayeler deniz kenarındaki arsaları, tek tek satın aldılar. Arsa sahipleri parayı aldı, çocukları parayı yedi, torunları ise şimdi o otellerde bulaşık yıkıyor. Tamircilik kalmadı.  Artık ithal edilen malzemeleri, tamir etmeyip sadece değiştiriyoruz. Bu arada son yıllarda ekili alanlar da yok olmaya başladı. Artık köylü ekim bile yapmıyor…

Peki şimdi ne olacak? Yıllardır satıp satıp sermayeyi yedik, bitirdik. Bir kere eski günler geri gelmeyecek. Bir daha ne bakkal amcamız olacak, ne de kasabımız. Ancak en azından yeniden ülkede bir üretim reformu başlamalı. Gerek merkezi, gerekse yerel yönetimlerin, girişimci insanların önünü açması kaçınılmaz. Yeniden fabrikalar kurulmalı, çiftçi, ancak gerçek çiftçi desteklenmeli. Üretime geri dönülmeli. Aksi taktirde onun oğlu, bunun kızı diye belediyelere alınacak personelle bir süre sonra belediyelerde maaş veremez duruma gelir ve batar. Bana soracak olursanız zaten battı bile…

Esen kalın…