“BİLİM İNSANIYDI, YAŞAMI BOYUNCA İNSANLIK İÇİN ÇOK GÜZEL ÇALIŞMALAR YAPTI. İYİ BİR ATATÜRKÇÜYDÜ. BİLİMDE GÖSTERDİĞİ BAŞARIYI SİYASİ YAŞAMINDA GÖSTEREMEDİ. KENTİN ÖNEMLİ SORUNLARI YERİNE TOPRAĞIN ÜSTÜ İLE İLGİLENDİ. ANTALYA’YI ESKİŞEHİR GİBİ YENİDEN YARATMAK İSTEDİ AMA İYİ BİR KOPYACI OLAMADI. SEÇİMLERE ‘YAPARSA HOCA YAPAR’ SLOGANIYLA GİRDİ ANCAK YAPAMADI”

SA: “Bugün Mustafa Akaydın’ı konuşacağız. Mustafa Akaydın kimdir, nerede ve nasıl tanıştınız?”

MÜ: “Mustafa Akaydın’ı bilim insanı olarak tanıdım. Akdeniz Üniversite Rektörüydü. O yıllarda sık sık gider sohbet ederdik. Saygı duyduğum bir bilim insanıydı. Onun zamanında üniversite de pek önemli büyük olaylar olmadı. İyi bir üniversite yöneticisiydi. Dedim ya bilim adamı olarak saygı duymamak mümkün mü? İşte Akaydın Hoca’nın biyografisi. Tıp doktoru, siyasetçi Mustafa Akaydın kimdir? İşte Mustafa Akaydın biyografisi.

Mustafa Akaydın 24 Nisan 1952’de Çorum’da doğdu. İlköğrenimini TED Ankara Koleji’nde, lise öğrenimini de Ankara Fen Lisesi’nde tamamladı. 1975 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1979 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden genel cerrahi uzmanlığını aldı. 1980 yılında görev aldığı Akdeniz Üniversitesi’nde 1982 yılında yardımcı doçent, 1984 yılında doçent ve 1992 yılında da profesör unvanını aldı. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği kurucu üyesidir. 1988-1990 yılları arasında Antalya Tabip Odası başkanlığını yürütmüş olup daha sonra bu odanın Onur Kurulu üyeliğine seçildi. Cerrahi tıp bilimleri alanında 22 uluslararası, 100’ün üzerinde de ulusal bilimsel dergilerde yayımlanmış çalışması bulunmaktadır. Akdeniz Üniversitesi’nde 1996-2004 yılları arasında rektör yardımcılığı 2004-2008 arasında da rektörlük görevini yürüttü. 2007/2008 döneminde Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) başkanlığı yaptı.2009 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Antalya Büyükşehir Belediyesi başkanlığına seçildi.30 Mart 2014 yerel seçimlerde Menderes Türel, Mustafa Apaydın’ı 23.504 oyla geçerek Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını devraldı. 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 tarihlerinde yapılan genel seçimlerde Antalya’dan CHP milletvekili seçildi.

SA: “Sizin bakış açınızla nasıl bir başkan oldu ve nasıl bir Başkanlık yaptı. Önemli hizmetleri nelerdir?”

MÜ: “Antalya’nın çok şey beklediği ama umduğunu bulamadığı bir Belediye Başkanı oldu. Aslında çok önemli eserlerini sayarsak aklımda kalan şu oldu. Antik Yat Limanı rezil bir durumdaydı. Buraları mezbelelik olmaktan kurtardı. Limana inmek için asansör yaparak yerli ve yabancıların rahatlıkla limana inmesini sağladı. Bana göre en önemli hizmeti budur. Kentin önemli birkaç caddesini elden geçirerek düzenli bir hale getirdi. Kent merkezini adeta peyzaja boğdu. Her yer çiçeklerle süslendi. Yağmur yağdığında bazı yollar sele dönüşmesine karşın kent drenajlarına el atmadı. Açıkçası hiç yer altına girmedi. Kendisi gibi bilim adamı olan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanının izinden gitmek istediyse de, pek başarılı olamadı. Bence Antalya onunla tam bir 5 yıl çok şey kaybetti.”

SA: “Akaydın ile ilgili ilginç anılarınız var mı?”

MÜ: “Var elbette hem de çok. Eski bir arkadaş ağabey olarak gördüğüm bir insandı ama beni Başkanlık döneminde hayal kırıklığına uğrattı. Bak anılarımı anlatırken satırlar içinde yaşadığım şokları göreceksin.”

SA: “Lütfen anlatır mısınız?”

MÜ: “Gazeteciler ile birlikte Altın Portakal Film Festivali’nin başlangıç, daha doğrusu açılış kokteyli için İstanbul’a gidiyorduk. Uçakta bir meslektaşım Başkan ile sohbet ediyordu. Bir ara Başkanım siz seçimlerde ‘yaparsa hoca yapar’ diye sloganınız vardı. Bir de elektrik ve su bedava olacak demiştiniz, oysa suyu da elektriği de zamlı alıyoruz. Nasıl oluyor bu? diye gülerek sordu. Başkan da eliyle ayıp işaret yaparak, ‘biz sözümüzde durduk yaparsa hoca yapar dedik ve yaptı. O kadar’ şeklinde cevap vermesini şaka da olsa bir bilim adamı ve bir başkana o hareketi ve sözleri hiç yakıştıramadım.

SA: “Evet haklısınız.”

MÜ: “İkinci hayal kırıklığım şöyle oldu. Bir gün Liman esnafı toplantı yapıyor. Sık sık limana indiğimden ve esnafın sorunlarını zaman zaman dile getirmemden dolayı beni tanırlar. Hatta bazılarıyla ahbap bile olduk. İşte bu toplantıya beni de çağırdılar. Bana limanın onarım öncesi yıllarca sinek avladıklarını ve hiç iş yapamadan aylar hatta yıllar geçirdiklerini, liman onarımı zamanı da dükkanlarının hep kapalı olduğunu belirterek kiralarını ödeyemediklerini söylediler. Konuyu Başkana iletmem için benden yardım istediler bende zaten bir röportaj yapmak için randevu alacağımı söyledim. Konuyu ileteceğime söz verdim.

Ertesi gün Başkana gittim Odasında görüşürken belediyenin basın kamerası da görüntü alıyor. Aynı zamanda ses kayıt cihazı da masadaydı. Başkana liman esnafının kira borcunun biriktiğini mahkemelik olduklarını belirterek bu insanlara kolaylık yapıp yapamayacağını sordum, Başkan da bana ‘yok canım bizim esnafımızdan ne alacağımız, ne borcumuz var. Biz limanı onlar için güzelleştirip düzene soktuk. Para kazanmadıklarını biliyoruz. Onlarla sorunumuz yok evlerinde rahat uyusunlar ve işlerine baksınlar para kazansınlar’’ dedi. Bende bu sözlerden mutlu olmuş aynı gün esnafa müjdeyi vermiştim. Çok sevinmiş mutluluktan adeta uçuyorlardı. Ağlayan bile vardı. Beni öperek kutluyorlar, kahraman muamelesi yapıyorlar, övgüler yağdırıyorlardı. Bende ertesi günkü gazetemde haberi sür manşetten verdim.

Ertesi gün Yelken Restorandın sahibi Yusuf Şahin acil beni limana çağırdı. Gittim ve elime bir kağıt tutuşturdu. Bu kağıt İcra Müdürlüğü’nden geliyordu. Borçların ödenmesi veya tahliye edilme yazısıydı. Şok olmuştum. Kağıdı aldığım gibi başkanlığa gittim. Başkan basın toplantısı yapıyordu. Toplantı sonunu bekleyerek yanına gittim. ‘başkanım acil görüşebilir miyiz 5 dakika bile sürmez’ dedim. ‘tamam gel’ dedi. Makamına oturdu ve bana ‘söyle Mahmut’ dedi. Bende ‘başkanım siz bana önceki gün röportajda liman esnafının borcu yok biz bu sorunu hallettik. Rahat uyusunlar demiştiniz oysa bakın bu yazı gelmiş diye Yusuf Şahin’e gelen icra kağıdını uzattım. Okudu ve ‘ne var bunda bedava mı oturacaklar, kirayı ödeyemiyorlarsa çıkıp giderler. Ben kimseye bir söz vermedim. Senin dediğin sözler senin uydurmandır’ diyerek ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü. Bu da haydi defol anlamına geldi. İşte bir şok da böyle yaşadım.”

SA: “Hay Allah, attığınız manşeti de mi görmemiş, sizi uyarmamış?”

MÜ: “Yok aslında öyle bir şey olsaydı yapardı. Manşeti elbette görmüştür. Gerekirse tekzip bile isterdi. Bakın size aslında Başkan olmadığı dönemki şokumu anlatayım.”

SA: “Evet çok ilginç anlatın lütfen.”

MÜ: “Bir gün yine röportaj yapmak için makamına gitmiştim.  Üniversite hakkında konuşuyorduk. Yaptıklarını ve yapacaklarını bir siyaset adamı edasıyla anlatıyordu. Bende ona siyasete girip girmeyeceğini sordum bana bilim adamı olduğunu binlerce öğrenciyi yarınlar için yetiştirmeye çalışarak en önemli görevi olduğunu söyleyerek asla siyasete girmeyeceğini belirterek, ‘siyaset ayrı bir bilim dalıdır. Bizde siyaset yalanlar üzerine kurulmuştur. Biz bilim insanı olarak bu yalanları içimizde barındıramayız. Barındırmayız. Biz insan yaşatırız. Canlı yaşatırız’ gibi güzel sözler söyledi. Bende ona ‘hocam, bu kentte yaşıyorsunuz. Bu kentin sizce en önemli sorunu nedir ve siz Başkan olsaydınız neler yapardınız’ diye sordum.  Bana ‘öncelikle tekrar ediyorum kulağını aç iyi dinle beni arkadaşım Menderes Türel ile kavga mı ettireceksin? Bu kentin bence en önemli sorunu trafik sorunudur yani ulaşım’ diye başlayarak birkaç madde daha sıraladı. Bende bunu gazetemde 9 sütuna manşet olarak verdim. Haberin çıktığı gün Yazı işleri Müdürü olan Nalan Kalkan(Yunusoğlu) arkadaşımı aramış ve bağırıp çağırmış. Daha sonra beni arayarak tekzip edeceğini söyledi. Bende ona güvenerek ses kayıt cihazımı çalıştırmadığım için sözlerle onu ikna etmeye çalıştım. Ertesi gün haberi yumuşatarak vermek zorunda kaldık.”

SA: “Sonra ne oldu?”

MÜ: “Bir yıl sonra aday oldu. CHP’den seçime girdi ve kazandı. Basın ile onlarca kameranın karşısında beni göstererek, ‘bu arkadaşınız Mahmut bir müneccim gibi benim başkanlığımı önceden yazdı. Sanki bu günleri görmüş gibi adeta Başkanlığımı ilan etti. Öyle değil mi Mahmut ?’ deyince acı acı güldüm…

SERCAN AYTIŞ / ANTALYA GÜNDEM ÖZEL HABER YARIN MUHİTTİN BÖCEK