Antalya’da Bergama Krallığı süresinde kurulan devletlerden biri olan Limyra, arkeologlar ve tarih tutkunlarının ilgisi sayesinde günümüzde de yaşamaya devam eden bir kent gibi. Sanki asırlar öncesinde kalmamış, hiç tahribata uğramamış ve tarihin tozlu sayfalarından günümüze ışınlanmayı başarmış… Maziye baktığımızda kelime anlamı gibi her yönden çok verimli olan Pamphylia hem tarihin hem de doğanın torpil geçtiği eşsiz zenginliğe sahip kentlerden biri. Dolayısıyla bu zenginliği yalnız merkezi değil idari de pek çok alana yayabilmiş.
Tarihe baktığımız da görüyoruz ki kentin içerisinde bulunan çok değerli antik kentler, bu bölgenin adeta bitki örtüsü gibi her metrekaresine dikilmiş… Günümüzde gerek güzellikleri gerek tarihiyle Antalya’nın cazibe merkezlerinden biri olan Finike ilçesi de çok önemli Antik kentlere yurt olan bölgelerden biri. Yüzyıllar boyunca bölgede yaşanılan iklim olayları ve doğal afet olayları sonucunda antik kentler hasar görmüş olsalar da ilçede farklı medeniyetlerin parmak izlerini yakından görebileceğimiz pek çok antik kent, hem yerli hem de yabancı turistlere tarihin tozlarını üstünden silkeleyip göz kırpar bir durumda. Biz bugün bu Antik kentlerden birinde tarihe yürüyeceğiz sizinle. Ve yol boyunca bizi Likya'nın sönmeyen özgürlük meşalesi aydınlatacak. Çünkü tarihin en kutsal ateşi olarak sayılan özgürlük meşalesinin yandığı bu kentte, başka ışığa ne hacet? Hazırsanız bir an önce başlayalım yolculuğumuza rotamız tabi ki Limyra…
DÜNYANIN EN DEVRİMCİ KENTLERİNDEN BİRİ
Likya’nın hiç sönmeyen özgürlük ateşinin yandığı, dolayısıyla dünyanın en devrimci kentlerinden biri olarak anıldığı, Limyra Antik Kenti, sahip olduğu tarihi özellikleri neticesinde hem Türkiye hem de Antalya’nın turizm gelirinde ciddi paya sahip yerlerden biri. Bu kent günümüzde Antalya’nın ilçelerinden biri olan Finike ilçesi ile Turunçova veSahilkent beldelerinin sınırlarında konumlanmakta. Ayrıca kent, Toçak Dağı’nın da güney eteklerinden göz kırpıyor ziyaretçilerine.
FARKLI MEDENİYETLER VE DEVLETLER İÇİN DE ÖNEMLİ BİR NOKTA.
Tarihçesine bakıldığında M.Ö. 5. Yüzyılda kurulduğunu gördüğümüz bu kentin en önemli özelliklerinde biri de Likya Birliği içerisinde üç oy hakkına sahip, 6 kentten biri olması. Likya Birliği’nin yanı sıra bu kent farklı medeniyetler ve devletler için de önemli bir nokta. Örneğin burası Bizans döneminde de bir piskoposluk merkezi imiş. Bu kadar mı hayır! En önemlisine en sonra sakladık. Likyalı Perikles, Perslere karşı Likya Birliği'ni kurmak için Limyra'yı başkent olarak kullanmış, Likya'nın sönmeyen özgürlük meşalesinin ateşini bu kentte yakmıştır.
BÖLGENİN EN ÇOK KAYA MEZARI BULUNAN KENTİ
Likya kentleri arasında pek çok açıdan farklı bir noktada duran Limyra, en fazla kaya mezarına sahip kent olmasının yanı sıra, en çok Likçe yazıt bulunduran şehir olma unvanını da elinde barındırır. 400’den fazla kaya mezarı tespit edilmiş olan kentte 70’ten fazla kaya mezarının yazıtlı olduğu biliniyor. Bu da epigrafik anlamda Limyra’yı özelleştiren detaylardan biri.
DİĞER KALINTILAR HAKKINDA
En az Kaya mezarları kadar önem arz eden bir diğer yapı Caesar’ın anıtsal mezarıdır. Mezarın milattan sonra 4. Yüzyıldan kaldığı bilinenler arasındadır. Kente ilk girişinizden itibaren hemen sol tarafınızda konumlanacak olan antik bir tiyatro da önemli kalıntılardandır. Kent geziniz esnasında karşılaşabileceğiniz diğer yapılar ise Xatabura anıt mezarı, yamaç evler, akropol, akropol kilisesi, Perikle Heronu ve surlardır. Ayrıca bu kent sütunlu caddesinin tam ortasından geçen deresiyle de hem doğaseverlerin hem de tarih tutkunlarının beklentilerini en iyi şekilde karşılar niteliktedir.
