Antalya Attolos Meydanı'nda düzenlenen basın toplantısında DİSK ve KESK ortak açıklama gerçekleştirdi. Soma maden faciasında hayatını kaybeden 301 madencinin unutulmasına izin verilmeyeceği belirtildi. Basın toplantısında, “Soma'nın da bu katliam düzeninin hesabını soracağız” açıklaması yapıldı.

11 YILDIR GEÇMEYEN ACI

DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve DİSK/GENEL-İŞ Sendikası Antalya Şube Başkanı Vedat Küçük, Soma faciasının unutulmayacağını ifade ederek, “Soma’da 301 maden işçisinin katledilmesi ve 162 işçinin yaralanmasının üzerinden tam 11 yıl geçti. 11 yılda acımız hiç dinmediği gibi, üzerine madencilik, turizm ve endüstriyel işletmelerdeki yeni kitlesel işçi ölümleri yaşanmaya devam etti.

Soma Katliamı karşısında işlemeyen adalet, yeni işçi katliamlarında da işlemedi. Adaletin yerine gelmediği, cezasızlığın bir iktidar politikası olduğu aklımızdan hiç çıkmıyor. Kağıt üzerinde kalan sözleşmeler, yasalar, stratejiler ve eylem planları, insan onuruna yakışır iş anlayışının çok uzağında kalırken çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesi iktidarın ve sermayenin umurunda olmadı. Bu nedenle işçiler çalışırken ölüyor, katlediliyor. İnsan onuruna yakışan, ölümcül tehlikelerden koruyan bir çalışma ortamı sağlanacaksa sermayenin ve iktidarın merhametiyle değil, çalışanların kendi örgütlü gücüyle, mücadelesiyle olacaktır.

Unutmadık, unutmuyoruz… Çünkü mevcut hukuk düzeni, toplumsal vicdanı göz ardı ediyor, hiç mi hiç umursamıyor. Sermaye ve iktidar böylesi katliamlardaki sorumluluğunu kadere ve fıtrata havale ederken, sermayenin vahşi sömürü politikalarındaki rolünü de yargı yoluyla aklıyorlar” dedi.

Antalya Soma Maden Faciasi Aciklamasi (2)

“CEZASIZLIK ÖRTÜSÜ”

Soma faciasının üstüne cezasızlık örtüsünün çekildiğine vurgu yapan Başkan Vedat Küçük, “2020 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla katliamda sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı. Aradan üç yıl geçtikten sonra Aralık 2023 yılında 28 kamu görevlisinin yargılanması için iddianame tamamlandı. 

29 Nisan 2025 tarihinde çıkan karar ile hukuki süreç, kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanması kapsamında cezasızlığıyla sonuçlandı. Soma Katliamı davasını Soma’dan kaçıran, maden patronu ve yöneticilerini adeta ödüllendiren bu yargı sistemi, verdiği kararla Soma faciasının üstüne cezasızlık örtüsünü çekti.

Yargı sistemi, kabul edilmiş uluslararası sözleşmeler ve önemli deklarasyonların yanı sıra, ülke mevzuatını da göz önünde bulundurarak karar vermesi ve kamu vicdanında adaleti sağlaması gerekirken, bu katliamda en vahşi çalışma koşullarını yaratan çalışma düzenini, ısrarla kollamaya devam etmiştir. Bu cezasızlık ve sermayeyi kollama politikası, sonrasındaki katliamların da önünü açmıştır” sözlerine yer verdi.

“KÂR VE BİRİKİM İÇİN GÖZÜ DÖNMÜŞ BİR STATÜKO”

Soma Katliamı’nı unutmamak, unutturmamak bütün duyarlı kesimlerin görevi olduğunun altını çizen Başkan küçük, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat ve uygulamalarını, kendi kar ve çıkarları için değiştirip bunu utanmazca savunanlar, güvencesiz ve kötü çalışma koşullarını kural haline getirenler,  sendikal örgütlenmeyi her yolu kullanarak engelleyenler bu katliamın asıl sorumlularıdır.

DİSK’in yıllar öncesinde çok isabetli bir şekilde tespit ettiği gibi bu ülkede “daha fazla kâr, daha fazla kan” politikası sermayenin temel yaklaşımı olagelmiştir. AKP iktidarında bu yaklaşım, doğayı ve çevreyi de içine alarak azgın bir talan ve kuralsız bir sermaye birikim politikası karakterine bürünmüştür. Yalnızca 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası değil, çevre ve sağlıkla ilgili mevzuatta yapılan düzenlemeler de sermaye düzeninin beklentileri doğrultusunda olmuştur.

Antalya Soma Maden Faciasi Aciklamasi (3)

Karşımızda insan hayatına karşı büyük bir tehdit oluşturan; kâr ve birikim için gözü dönmüş bir statüko vardır. Bu rejimin saldırgan karakterini değiştirmeden uygun düzenlemelerin olmasını beklemek mümkün değildir. Soma Katliamı’nı unutmamak, unutturmamak bütün duyarlı kesimlerin görevidir. Bu vahşi düzenin çarklarının sorunsuz biçimde dönmesini engelleyecek ve adaleti bir gün bütün iş cinayetlerinde kaybettiklerimiz için sağlayacağız. Adaletsizliğin simgesi Soma Katliamı’nda adaleti er ya da geç kazanacağız.

İş cinayetleri ve katliamların son bulması için ısrarlı, kararlı ve örgütlü bir mücadeleden başka yol bulunmamaktadır. Daha fazla örgütlenecek, daha güçlü mücadele edecek ve mutlaka kazanacağız!”

"MÜCADELE SÖZÜMÜZÜ TUTMAYA GELDİK"

ESM Antalya Şube Başkanı Tanju İşeri ise şu sözlere yer verdi:

“Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı; Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen Soma/Eynez yeraltı kömür ocağında, bundan tam 11 yıl önce gerçekleşti ve 13 Mayıs 2014`te meydana gelen faciada aralarında 5 maden mühendisinin de bulunduğu 301 maden emekçisi hayatını kaybetmiştir. Dönemin Bakanı tarafından en güvenilir denilen madende yaşanan facianın 11. yılında acımız soğumamıştır ve halen devam etmektedir. Soma maden katliamında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz. Anıları mücadelemizde yaşayacak.

‘Unutmayacağız, Unutturmayacağız’ dedik. Bugün buraya yıllardır 301 madenciye olan borcumuzu, mücadele sözümüzü tutmaya geldik. Biliyoruz ki; Soma’yı unutursak, unutturursak İliç’ler, Amasra’lar, Ermenek’ler, Siirt’ler, Elbistan’lar, Kozlu’lar, Karadonlar ve sayamadığımız nice facialar ve ölümler yaşanmaya devam edecek.

“SOMA’DA YAŞANAN BİR KAZA DEĞİLDİ”

Soma’da yaşanan bir kaza değildi. Yıllar boyunca iktidarın, maden patronlarının ve sarı sendikaların beraber kurdukları bir çalışma düzeninin sonucuydu. Madencileri özelleştirme politikalarıyla birlikte inşa edilen işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadan, fazla mesailerle, üç kuruşa çalıştırmanın, dayı başılığı denen sömürünün bedeliydi bu. Ama bu bedeli, bu düzeni kuranlar değil madenciler ödedi.

Bundan 11 yıl önce, Somalı madencileri daha acıları tazeyken tekmelediler. Atılan o ilk tekmeyi asla unutmuyoruz. Ama bu 11 yıl içinde de madenciye başka tekmeler de atıldı. Soma Katliamı Davası’nda patronlara ödül gibi cezalar verildi. Patronlar, ölen her bir madenci için sadece 8 gün hapisle cezalandırıldı. Üretim zorlamasıyla, kar hırsıyla küfürle, hakaretle, baskıyla yıllarca köle gibi çalıştırdıkları 301 madencinin ölümü ve 162 madencinin yaralanmasına karşılık hiçbir ceza almadılar.

Şimdi aynı mahkemeler, katliamdan sadece 47 gün önce madeni denetlemeye gelip “Hiçbir eksik yoktur” raporu vermiş kamu görevlilerini yargılıyor ve 28 kamu görevlisinin yargılandığı davada 16 kişiye 5'er ay, 2 kişiye 6 ay yedi gün hapis cezası verildi. 10 kişi hakkında ise beraat kararı verildi.

“FACİANIN GERÇEK SORUMLUSU ÜLKEMİZİ 18. YÜZYIL MADENCİLİĞİNE MAHKUM EDENLERDİR”

Facianın gerçek sorumluları; özelleştirme, taşeronlaşma, denetimsizleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi, kamu madenciliğinin yok edilmesi ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi birikimini ve deneyimini yok edenlerdir. Ülkemizin enerji ve madencilik politikaları neoliberalizmin kıskacı altındadır. Kamucu politikaların olmaması, akılcı planlamalara dayanmayan günübirlik uygulamalar, kaynakların yandaş firmalara peşkeş çekme politikaları sorunları derinleştirmektedir.

Facianın gerçek sorumlusu ülkemizi 18. yüzyıl madenciliğine mahkum edenlerdir. Çok açıktır ki, hükümet iradesi, iş yaşamında sermaye sahiplerinin talepleri yerine can kayıplarını önlemeyi ön plana almadığı, madencilik bilim ve tekniğini ocaklara sokmayarak ülkemiz madenciliğini 18. yüzyıl madenciliğine mahkûm ettiği sürece bu konuda ilerleme sağlanması mümkün olmayacaktır.

Facianın gerçek sorumlusu kader ve fıtrat diyenlerdir. Çalışırken ölmek neden sadece işçilerin kaderinde var? Biz bunu kabul etmiyoruz. Faciadan sonra yapılan yasal düzenlemeler siyasi iktidarın bu işin gerçek sorumlusu olduğunun itirafıdır. Ölümlerin yaşandığı işyerlerinin patronları işlerini sürdürmeye devam etmektedir. Patronların saadeti için işçiler ölmekte, mühendisler hapishanelerde yatmakta, eşler dul, çocuklar yetim kalmaktadır.

Adalet isteyen, atılan tekmeyi unutmayan, çalışırken zulüm, emekli olunca ölüm koşullarına karşı duran, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkan, deprem olunca en ön sırada koşan, haklı olanın arkasında dimdik duran madenciler var. Madencileri ölüme mahkûm eden bu karanlığı hep beraber dağıtalım. Güneşli, güzel günlerde hep beraber buluşalım. Bu ülkede barış içinde özgür ve mutlu birer yurttaş olarak yaşamak istiyoruz. Soma Faciasını unutmayacağız, unutturmayacağız. Soma için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 13 Mayıs 2014 tarihinden gerekli dersler çıkarılamamış olsa da 11 yılın ardından yetkilileri madenlerde iş kazaları ve faciaları önlemek için gerekli adımları atmaya çağırıyor, iş cinayetlerinde hayatını kaybeden maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyoruz.”

Muhabir: DEMET GÖKÇE