Antalya’nın ilk flüt sanatçısı Lelya Bayramoğulları, Dünya’nın hemen her kıtasında konser vererek Türk insanının imajını değiştirdi. Bazı ülkelerde Türk olduğuna inandırmak için pasaportunu göstermek zorunda kaldığını belirten Dünyaca ünlü sanatçı, “Beni Fransız veya İspanyol zannediyorlar. Çünkü Türkiye’yi Arap veya Asya ülkesi olarak görüyor. Bu algıyı sanatın gücüyle yıkmaya çalışıyorum” dedi. Türkiye’de yaşanan her olayda konserlerin ve sanatsal faaliyetlerin ertelendiğini belirten Bayramoğulları, müziğin sadece konser değil, bir dua olduğuna dikkat çekti.

Lelya Bayramoğulları (12)

Türkiye için bir marka haline gelen Leyla Bayramoğulları kimdir, neler yapar?

Antalya'nın ilk kadın flüt sanatçısıyım. Şehrini, ülkesini çok seven, işiyle yaşayan, hayatını müziğe adamış, topluma faydalı olmaya çalışan, üreten bir sanatçıyım. Aslen İzmirliyim, 1998 yılında Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'nın kurulmasıyla beraber eşimle beraber buraya geldik, sınavlara girdik, yerleştik ve 26 yıldır da büyük bir aşkla Antalya Devleti Senfoni Orkestrası'na hizmet ediyorum. 18 yaşında bir oğlum var. Eşim de obua sanatçısı. Yine Antalya Devleti Senfoni Orkestrası'nda beraber çalışıyoruz.

Lelya Bayramoğulları (11)

Flüt yolculuğunuzu anlatır mısınız?

İzmir'de büyüdüm, yetiştim. Sosyal bir ailem vardı. Annem, ilk öğretmenim aslında. Babam da TRT'de yapımcı, yönetmendi. Bana sağ olsunlar pek çok seçenek sundular. O zamanki sosyal hayat da şu ankiyle çok farklıydı. İlla dışarıda bir kafeye gitmek, bir yerlere gitmek değil, ruhu beslemek daha önemliydi. Bol bol tiyatrolara gitmek gibi. Operada ve senfonide neler olduğunu bana sundular. Sonra da kurslara yönlendirdiler. Hem bale yaptım hem çocuk korolarında şarkı söyledim. Sonra mandolin kursuna başladım. Fakat biraz çelimsizdim. Yemeği sevmiyordum o zamanlar. El kaslarım yeterince gelişmediği için telli çalgılar bana çok uygun olmadı. Ama bu arada da müziğe karşı kulağım aşırı derece duyarlıydı ve çok seviyordum. Daha sonra öğretmenim blok flütü verdi. Blok flüt beni çok büyülemişti. Çünkü nefesin notalara dönüşüyordu. Bu sefer duyduğum her melodiyi hemen çıkarıyor, flütümle çalmak istiyorum. Öğretmenim ve ailemin yönlendirmesi ile 9 Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuarı'nda flüt bölümünde Prof. Cahit Koparal'la flüt eğitimime başladım. Müzik yolculuğum ilk böyle başladı. Ama müzik yolculuğu bitmeyen bir yolculuk. Kendinizi hep geliştirmeniz gereken bir olgu. Üniversite eğitimimi İzmir'de tamamladıktan sonra yüksek lisans eğitimi için Almanya'ya Duesseldorf Robert Schumann Müzik Akademisi'ne gittim. Aynı zamanda Duisburg Folkwang Müzik Akademisi'nde okudum. O dönemlerde dünyanın en iyi hocalarıyla çalışabilme imkânları buldum, onların ustalık sınıflarına katıldım, takip ettim. 1998 yılında kurucularından olalım diye eşimle beraber buraya yerleştik. İyi ki de yerleşmişiz. Orkestrada belli bir seviyeye gelince, kendimi akademik olarak da geliştirmek için İstanbul'da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde sanatta yeterlilik programına katıldım. Burada orkestrada sanatçılığımı sürdürürken İstanbul'da eğitimi tamamladım. 2015 yılında da doçentliğimi aldım. Ondan sonra da müzik yolculuğum gittikçe büyümeye başladı. İstanbul'da ilk kez festivallere, çalıştaylara davet edildim. Ondan sonra yurt dışı festivalleri başladı. Gittiğim festivale hep yeniden davet edildim. Edildiğim yerlerden başka meslektaşlarım başka yerleri çağırdılar. Böylelikle biraz geç de olsa gelen bir kariyer yolculuğum oldu.

Lelya Bayramoğulları (4)

Birçok kıtada Türkiye’yi temsil ettiniz. Türkiye’deki sanata bakış açısıyla yurtdışındaki bakış açısı arasında fark var mı?

Kuzey Amerika, Güney Amerika, Afrika... Asya, Balkanlar, Japonya, Washington, Brezilya, Afrika kıtasında Mozambik'e kadar uzanan keyifli, müzikal bir yolculuk yaptım. Şimdi de devam ediyor. Hatta önümüzdeki hafta Peru'ya gideceğim. İlk defa Peru'da bir Türk sanatçısı olacak. Bunun için de ayrı bir heyecan ve gurur duyuyorum. 40. Uluslararası Filiz Festivali'nde ilk defa bir Türk sanatçı olarak yer alacağım. Aynı zamanda Büyükelçimizin ricası üzerine 75. diplomatik yılımız için de bir konser yapacağım. Kosta Rika’da yine bir resitalim ve ustalık sınıfı çalışmam olacak. Kosta Rika'da bir huzurevi ziyareti yapıp onlara da bir dinleti yapacağım. Önümde iki haftalık önemli bir Güney Amerika turnesi var. Yurt dışında bakış açısıyla Türkiye'deki bakış açısı tabii ki farklı. Aslında kötü bir durumda değiliz ama önceliklerimiz değişti. Yani dünyada da artık teknolojiye karşı biraz yeniliyor sanat. Genelde bir küçülme var. Neden? Teknoloji size her şeyi sunuyor. Bir şey dinlemek isterseniz bunun en iyisi elinizin altında. Artık hep rahatlık, hep kolaylık, hep hız… O nedenle sanat bunlara biraz yenik düşüyor diye düşünüyorum. Ülkemizde de değer görmüyor değil. Daha çok değer görmesi de gerekir diye düşünüyorum. Çünkü sanat aydınlatır, iyileştirir, birleştirir. Buna da eminim toplum olarak çok ihtiyacımız var. Daha büyük bir ilgi görüyorum bir Türk kadını sanatçısı olmak. Çünkü hala onları ikna etmeye ihtiyacımız var. Bizi hala bir Asya veya Arap ülkesi gibi görüyorlar. Hâlbuki biz ikisinin karışımıyız. Bence güzel bir karışım var. Arap etkileri, Asya, Batı ve Rumeli var köklerimizde. Bazen İspanyol veya Fransız olduğumu düşünüyorlar ve pasaportumu göstermek zorunda kalıyorum. Bu yüzden de bir rol model olmamın önemli olduğunu düşünüyorum. Sanki hala develerin üzerinde gezen, o çağlarda kalmışız gibi düşünüyorlar. Özellikle yüksek lisansımı Almanya'da yaptığım zaman, oraya Güneydoğu Anadolu'dan birinci kuşak olan pek çok işçimiz olmuş. Hep onları düşünüyorlar sanırım. Hâlbuki üçüncü ve dördüncü nesil ne kadar farklı… Türkler neler yaptı bu süreçte? Covid'de aşıları buldular. Artık zamanla yavaş yavaş yıkılsa da kafalarında hep bir ön yargı var.

Lelya Bayramoğulları (10)

Sahnede yaşadığınız unutamadığınız bir anınız var mı?

Geçtiğimiz 9 Kasım'da, Selanik'te, atamın evinde, hem onun sevdiği şarkıları, türküleri seslendirdim, hem de bir Yunan besteci bana ithafen bir eser yazdı. Ve onun prömiyerini yaptım. Bahçesinde, onun uyuduğu yerde. O rahat uyuyor, izindeyiz. Bu benim herhalde en unutmayacağım anılarımdan biridir. Zorluklar tabii ki bu işin bir parçası. Çok fazla desteklenen bir sektör değil. Ve biliyorsunuz; coğrafyamız gereği de hep birtakım hadiseler oluyor. Deprem olsun, sel olsun, yangın olsun, maalesef şehitlerimiz olsun. İlk başta da kültür, konserler iptal ediliyor. Dolayısıyla destek bulmakta çok zorlanıyoruz. Küba'ya davetliydim ve bu konuda desteği çok güç buldum. En sonunda yine özel bir derneğin katkılarıyla gitmeyi başarabildim. Bayrağımızı oraya taşıdım. Yani aslında çok küçük desteklerle çok büyük bir şeyler yapıyoruz, büyük kitlelere ulaşıyoruz. Bunların biraz daha bilincinde olmak gerek farkında olmak gerek diye düşünüyorum.

Lelya Bayramoğulları (5)

2023 Âşık Veysel yılı kapsamında, Brezilya’nın Paraty ozanın eserlerini seslendirdiniz. Şu dönemde yapılan müziği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanat tabii toplum neyse onu yansıtıyor. Hiç devinimi, gelişimi bitmeyen bir olgu sanat. Neye ihtiyacımız varsa onu veriyor. Şu anda da biraz hız, biraz çabuk tüketme dönemindeyiz. Yani o eski derinlikler, o incelikler, zarafet gittikçe azalıyor. Bu dönemde herhalde bunu yaşamamız gerekiyor diye düşünüyorum ama atamızın da söylediği gibi; ‘sanatçı alnında ilk ışığı hisseden kişidir’. Bizlere burada önemli görev düşüyor. Bizler sanatçı olarak kendi kültürümüzü, kendi müziğimizi ama bir evrensel dilde çalabildiğimiz zaman onlar bizi yukarıya taşıyacak, ileriye götürecek, besleyecek. Yani bunlarla yolumuza devam edebiliriz. Çok güzel işler yapan sanatçı dostlarım da var. Eminim el ele daha iyi yerlere getireceğiz. Bu durum, en güzel müzikle, sanatla düzeltilebilir. Müzik iyileştirir. Müzikle uğraşan insanlar iyi insanlar olurlar. O yüzden dünyada çok güzel bir slogan var. Bunu her yerde söylüyorum; ’Her çocuk bir enstrüman çalmalı’. Müzik yaparken güzel şeyler hayal ediyorsunuz. Güzel bir enerji taşıyorsunuz.

Lelya Bayramoğulları (2)

Size ‘havada sihir yaratan flüt sanatçısı’ deniliyor. Türkiye’de siz ve sizin gibi çok değerli sanatçılar var, hak ettiğiniz değeri ve desteği gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Zaman zaman olayların etkisinde kalıyoruz. Hâlbuki müzik aynı zamanda bir duadır. Mevlit bir şarkıdır baktığınızda. Böyle düşünmek lazım. Konser vermek, müzik yapmak sırf eğlence kültürü değildir. Gerçek sanat, ruhu, besler insanın kalbine giden bir yoldur. İnsanı aydınlatır. Kafasını, fikirlerini, düşüncelerini özellikle batı müziği çok seslilik, çok sesli düşünebilmeyi geliştirir. Kısıtlı imkânlarla elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Tabii ki toplum olarak zor. Savaşlar olsun, ekonomik zorluklar her ülkeyi etkiliyor, bizi de etkiliyor.

Lelya Bayramoğulları (3)

Son olarak izleyenlerimize ve sizin yolunuzdan gelmek isteyenlere mesajınız nedir?

Müzik biraz da tutku işidir. Böyle çok çabuk tüketilebilecek bir şey de değildir. Çok sabır gerektirir, çok disiplin gerektirir. Çok eğlenceli, keyifli gibi görünse de bir tarafı da aslında müthiş bir sporcu gibiyiz. Bütün kaslarımızı kullanmamız, onları zinde ve formda tutmamız gerekiyor. Bunun için de büyük bir emek var. Çok sosyal gibi görünse de Saatlerce bir odada kapanıp aynı pasajı tekrar etmeniz gerekiyor. Kendinizi korumanız gerekiyor. O yüzden vazgeçmemelerini diliyorum onlara. Hayatta her şey, her zaman herkesin önüne tepsiyle sunulmuyor. Gerçekten seviyorsanız, inanıyorsanız, vazgeçmeden o tutkuyla, aşkla zorlukları yenmeye çalışın. Benim de pek çok güzel anılarım var. Çok zorlandım. Ama her zorluk bana o kadar çok güzel insan kattı, o kadar güzel dostluklar kattı ki; Japonya'ya giderken hiç unutmuyorum. Davet edilmişim ve kalacak yerim yok. Onu çözmeye çalışırken o kadar güzel dostluklarım oldu ki. Şimdi benim Tokyo'da bir annem, bir babam, bir odam var. Bunları aşmaya çalışırken böyle güzel dostluklar, insanlar hayatıma katabildim. O yüzden vazgeçmemek gerekiyor. O zorluklar belki de size daha güzel kapılarınızı açmak için gönderilen birer mesaj. Sakın vazgeçmeyin, sabırlı olun, disiplinli olun diyorum.

Kaynak: ANTALYA GÜNDEM GAZETESİ / HASAN YAVAŞLAR