Doğuştan konjenital anomali hastalığı nedeni ile bir bacağı olmayan ve tekerlekli sandalyeye mahkum olan Çiğdem Sayın, yaşadığı zorlu hayatı, tedavi sürecini, zorlu eğitim hayatını, tenise başlayıp milli takıma kadar yükselmesini ‘7 Soru 7 Cevap’ programında anlattı. Ailelerin koruyuculuk duyguları ile engelli bireyleri eve hapsetmelerini eleştiren Sayın, “Stres bizi hasta eder. Engeli zihinlerinde bitirsinler ve artık yola çıksınlar. Yürümek lazım. Yürümek dediğim şey ayaklarla yapılan bir eylem değil” dedi.

Çiğdem Sayın (8)

Çiğdem Sayın kimdir, engellilik sürecin nasıl gelişti?

25 yaşındayım. Diyarbakır'da doğdum. 7 çocuklu bir ailenin ikinci kız çocuğuyum. Diyarbakır'da küçük bir mahallede doğarken konjenital anomali adında doğuştan gelen bir kemiksel bozuklukla dünyaya gelmişim. Ailenin kabullenme süreci uzun sürdü. Ailem diğer kardeşlerime nasıl davrandıysa bana da o şekilde davrandı. Engelde olduğumu hissettirmeden yaşadığımız bir süreçti.

Çiğdem Sayın (13)

Kendi akranlarımla zor olsa da kendi ailemle bunun üstesinden gelebildik. Okula da çok geç başladım. Kendi yaşıtlarımız küçükken çok zorba ve acımasız olabiliyor. Engelli bir çocuğun, diğer akranlarından duydukları cümleler ilerleyen yaşlarda çok büyük tahribat yaratabiliyor. Akranlarımdan canımı acıtan cümleler duymuştum.

Bacağının kesilme süreci nasıl gelişti, engelli biri olarak hemşirelik fakültesine nasıl girdin, ikinci üniversite okuma nedenin nedir?

Çiğdem Sayın (5)

Ben 19 yaşına kadar koltuk değneğiyle yaşadım. Hayatımın en büyük zorluğunu koltuk değneği kullanırken yaşadım. Diyarbakır’da liseyi birincilikle bitirdim. Hayalim olan o bacağa erişmek istiyordum. Bu süreç yine sancılıydı. Bacağa erişmek için öncelikle ameliyat geçirmem gerekiyordu. Doktorlar, riskli olduğu için kabul etmiyorlardı. Başka doktorlar yapsın diye beni başkalarına gönderiyorlardı. O süreçte  çok zorlanarak doktor buldum. Sonra bunu yapmayı kabul eden bir doktorla görüştük. Ameliyat günümün gecesi YKS sınav sonucum açıklandı. Sınav sonucunu hastanede öğrendiğim için hemşire olmaya karar verdim. Çünkü ameliyattan çıkmıştım ve hemşireler yaptıkları tedavilerle benim ağrımı dindirmeye çalışıyordu. Üniversiteyi bitirdikten sonra tenise devam etmek için Antalya'da kalmam gerekiyordu. Ama kalacağım yer yoktu.

Çiğdem Sayın (10)

Konaklayabileceğim bir alanım, maddi bir gelirim yoktu. Böyle olunca bir üniversite daha okuyup yurtta kalarak kendime güzel bir yaşam alanı oluşturabileceğime karar verdim. Aslında istediğim sadece bir yataktı. Hem okuyacağım hem de spor yapacaktım. Akdeniz Üniversitesi Fizyoterapi Bölümü’nü kazandım. Lisanstan sonra ön lisans okuduğum için yurt olmadı. Ben de antrenörümün bir sporcu velisinin evinde 8-9 ay kaldım. Başkasının evinde kalmak çok zordu ama sağ olsun onlar da kapılarını açtılar. Hem okula gittim hem sporumu yaptım. Her gün korta gitmek için 1,5-2 saat yol çekiyordum. Sonrasında işe başladım. Şimdi yarım gün çalışıyorum, yarım gün spor yapmaya devam ediyorum.

Tenisle tanışma hikayen nedir?

Çiğdem Sayın (6)

O serüven, başından sonuna kadar bana mucize gibi geliyor. Ben hayatın hep inanmak ve istemek üzerine kurulu olduğuna inanıyorum. Çünkü ben neye inanıp istediysem gerçekten bir şekilde Mevla’m bana onu getirdi ya da ben ona gidebildim. Hemşerilik bir yere kadar beni tatmin eden bir meslekti. Hayalim olan bacağıma, okumaya erişmiştim. Artık mesleğime de erişebilme hakkım vardı. Daha büyük bir amaca ihtiyacım vardı. Boşluktaydım ve ağlıyordum. Hemşirelik 2. sınıftayken yurtta kalıyordum. Spor yapmak istiyordum ama ne yapacağıma karar veremiyordum.

Çiğdem Sayın (12)

Yan odadaki arkadaşlarım matların üstünde spor yapıyorlardı. Ben de yapmak istedim ama ne matım var ne ağırlığım vardı. Yatağın üzerinde esneme-germe hareketlerini araştırarak yapmaya başladım. Yılbaşında oda arkadaşım bana mat hediye etti. O matla birlikte 1,5 litrelik su şişeleriyle birlikte spor yapmaya başladım. Kaldığım yurdun müdürü, akşam yurtta verilecek iftar yemeğine vali, emniyet müdürü ve il müdürünün katılacağını söyledi. İftar yemeği sonrası çekilen fotoğraflar Gençlik Spor internet sitesine yüklenince, şu anki antrenörüm Ahmet Atman oradan beni görmüş. Bana ulaştılar. Bundan sonrası da garip bir mucize gibi... İki sınav arası yurttaki odama geldim ve uyuyup dinlenmek istedim. Uyurken ilk defa bu kadar gerçekçi bir rüya gördüm. Hayatımda hiç tekerlekli sandalye binmeyen birisi olarak rüyamda sandalye sürüyorum. Sonra kapı çalıyor. Güvenlikçi kadın, tenis milli takımı antrenörünün benimle görüşmek istediğini söyledi. Ve bu olay rüyamın hemen üzerine gerçekleşiyor. Antrenörümle görüştüğümde rüya anlam buldu aslında. Garip bir olay, üst üste gelen mucizeler silsilesi diye adlandırıyorum. Kimse potansiyelinin çok farkında değil. Ben şu an fark ediyorum; çok daha fazlasını yapabileceğimi.

2,5 yıldır tenis sporuyla uğraşıyorsun. Vazgeçmeyi düşündüğün oldu mu, bugüne kadar elde ettiğin dereceler ve hedeflerin neler?

Çiğdem Sayın (7)

22 yaşında spora başladım. Tekerlekli sandalye tenis branşı görünenden çok daha zor bir branş. Mental ve fiziki dayanıklılığınızın buna müsaade etmesi gerekiyor. Başladığımda süreç çok zordu. Sandalye sürmeyi bilmiyorum. Hiç raket tutmadım. Hiç korta çıkmadım. Hiç spor yapmadım. ‘Nasıl yapacaksın bunu?’ dediğim süreçlerde buldum kendimi. Bırakmayı düşündüğüm zaman olmadı açıkçası. Aşırı yıpratıcı bir süreç ve gerçekten çoğu şeyden ödün vermeniz gerekiyor. Ailenizden uzak, arkadaşlarınızdan uzak, müthiş bir beslenme rutininizin olması gereken, sosyal hayatınızı kısıtlamanız gereken bir süreç. Bunları göze almayı seçtim. Tercihlerimiz hayatımızı belirliyor ve benim tercihlerim bu yönde oldu. Çünkü bana artısının daha fazla olduğunu gördüğüm bir alandı. 2,5 yıla yakındır tenis sporu ile uğraşıyorum. Engellilerin bence hayatındaki en büyük dezavantajlarından birisi bu. Bir şeylere hep geç kalıyoruz ve geç fark ediyoruz. Onlar bizi bulmadan biz onları bulamıyoruz. Mesela benim tenis branşının varlığını 22 yaşında keşfetmiş olmam çok üzücü.

Çiğdem Sayın (9)

Şu an 7 yaşında bu işe başlayan ve benim yaşımda olan bir insan dünyanın bir numarası. Ama ben 22 yaşında başladığım için ona yetişmeye çalışıyorum. Ve bunun için çok fazla çaba sarf ediyorum. Haftanın 6 günü antrenman yapıyorum. Tenis antrenmanı, kondisyon antrenmanı, fitness antrenmanı. Bu zorlu yolu yürümekten aşırı keyif alıyorum. Hep küçükken hayal kurduğumda bir bacağımla olsun üniversite kazanayım, üniversite bitireyim ve kız kardeşlerime, kuzenlerime örnek olayım diye bir hayat gayem vardı. Ama şu an hayalimin ötesinde bir yoldayım. Bu yol hem çok zor hem de fırsatlarla dolu. 2,5 yılın sonunda artık Milli Takım’a girebildim. 2-3 hafta önce Avrupa Elemesi oynadık. Avrupa Elemesi’nde de takımla birlikte ikinci olup Dünya Şampiyonası'na katılmaya hak kazandık.

Seni bu kadar güçlü yapan sana güç veren ilhamınız nedir?

Çiğdem Sayın (3)

Beni güçlü kılan şey; pes etmiyor oluşum. Zorlanıp, yıkıldığımı hissetmek, bittiğimi düşünmek yerine daha fazla şey yapmaya çalışıyorum. Zorluğun üzerine gitmeye çalışıyorum. Kendime inanmak ve inat edip bu yolda yürümek beni güçlü kıldı. Spor camiasında taktiğini, tekniğini örnek aldığım Dünya’nın bir numarası Hollandalı bir sporcu var. Onu spor anlamında örnek alıyorum. Hayat hikayelerinden ibret alıp neler yapmamam ya da neler yapmam gerektiğini öğrendiğim kişiler var. Mesela; Annem. Hayatı zordu. Yedi çocuk... Zor bir hayat... Maddi manevi zorlandığı bir hayat yaşadı.

Türkiye’de ciddi bir engelli nüfusu var. Onlara tavsiyelerin neler?

Çiğdem Sayın (2)

Önce kendilerine inanmaya başlamaları gerekiyor. İstemeleri gerekiyor. Kendiniz hayalini kurmadığınız, onarmadığınız ve büyütmediğiniz sürece kimse size hayatı sunmaz. Bunun için farkında olmak gerekiyor. Çoğu engellimizin temelinde aile problemi var. Aileleri onlarla hep yaşayacak sanıyorlar. Ben 19 yaşımda ailemden ayrıldım. Ailem benimle olsaydı hayatım kesinlikle daha kolay olurdu. Engelliler bence hayatlarını aileleri yüzünden çok kısıtlıyor. Kendi potansiyellerini fark etmeleri için öncelikle ailelerin kanatlarının altından çıkmaları, ne istediğine karar vermesi gerekiyor.

Çiğdem Sayın (2)

İnatlaşmaları, koparıp almaları gerekiyor. Yerinizde durduğunuz an size bir şey gelmiyor. Ya çok isteyeceksin, evren bunu sana sunacak ya da çok çabalayacaksın, gidip onu alacaksın. Dört duvar bize hiçbir şey vermez, hasta eder. Stres bizi hasta eder. Bazı insanların hiçbir sağlık problemi yok ama mutlu değiller. Bence kronik mutsuzluk da engellikten sayılabilir. Engelli zihinlerini de bitirsinler ve artık yola çıksınlar. Artık harekete geçsinler. Yürümek lazım. Yürümek dediğim şey ayaklarla yapılan bir eylem değil...

Kaynak: ANTALYA GÜNDEM GAZETESİ / HASAN YAVAŞLAR