Av. Cavit Arı konuşmasında, “Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı nedeniyle yeniden gündeme getirilen önemli konulardan birisi mayınlı sahaların temizlenmesi ile ilgili düzenlemedir. Getirilen kanun teklifinde “ Milli Savunma Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen insani amaçlı mayın temizliği faaliyetleri kapsamında kullanılmak üzere yurt dışından getirilecek her türlü araç, makine, teçhizat ve mayın aramak üzere eğitilmiş hayvanlar gümrük vergilerinden muaftır” hükmü getirilmektedir.
Mayınlı sahaların temizlenmesi konusu son derece önemli bir konudur. Geçtiğimiz yıllarda bu konuda önemli kararlar ve gelişmeler olmuştu. Bakanlar kurulunun 2005 yılındaki kararnameleri nedeniyle Danıştay’a dava açılmış ve ihale şartnamelerinin iptaline karar verilmişti. 2009 yılında 5093 sayılı sayılı Mayın temizleme faaliyetleri ve ihale işlemleri hakkında Anayasa Mahkemesine açılan davada Mahkemenin “Ulusal çıkarlara ve kamu yararına aykırı olan, Türkiye’nin güvenliği açısından da son derece ciddi sakıncalar yaratacak olan ve Anayasa hükümleri açıkça aykırı olan iptali istenen kuralların uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir” gerekçesi ile kanunun iptaline dair karar verilmişti.
Mayınlı sahaların temizlenmesi konusu daha önce de gündeme gelmişti. Özellikle 2005 ve son olarak 2009 yıllarında bu mesele Meclis’te tartışılmıştı. O dönem getirilen düzenlemeyle, mayınlı alanların 5 yıl içinde temizlenmesi ve bu alanların 44 yıllığına, yani toplamda 49 yıllığına, temizleyen firmalara tahsis edilmesi öngörülmüştü. Ancak daha sonra gerçekler ortaya çıktı. Temizlenecek bu bakir toprakların İsrail’e verilmesiyle ilgili ciddi iddialar kamuoyunun gündemine oturdu. Bu gelişmelerin ardından CHP konuyu yargıya taşıdı ve bu düzenleme iptal edildi.
Şimdi tekrar soruyorum: Aradan geçen bu yıllar içinde kaç dönüm mayınlı alan temizlenmiştir? Bu alanlar bugün ne şekilde kullanılmaktadır? Tarım amaçlı kullanılacağı ifade edilmişti. Bu amaca uygun bir kullanım söz konusu mu? Ve en önemlisi, bu alanları kimler kullanıyor: Türk vatandaşları mı, Türk firmaları mı, yoksa yabancı şirketler mi? Bu soruların kamuoyu adına yanıtlanması gerekiyor.
Mayınlı sahaların önemi sadece tarımsal potansiyelleriyle sınırlı değildir. Bu topraklar, yıllardır kullanılamamış bakir arazilerdir. Ancak bu alanların temizlenmesinden sonra yaşananları dikkatle incelediğimizde, olayın ne kadar önemli olduğunu görebiliriz.
Özellikle Güneydoğu sınırımızdaki mayınlı alanlar temizlendikten sonra, milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye kontrolsüz bir şekilde girmiştir. Bu durum tesadüf müdür? Yoksa planlı bir projenin parçası mıdır? Bu soruların yanıtını sorgulamak zorundayız. Ayrıca, bu düzenlemenin daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş benzer hükümlerle çeliştiğini düşünüyorum.
Yabancı şirketlerin bu kadar stratejik bir görevi üstlenmesi ciddi bir hukuki ve güvenlik açığı oluşturabilir. Eğer bugün gerçekten bir mayın temizliği ihtiyacı varsa, bu görev tamamen millî kaynaklarla ve de yabancılara bu alanların terk edilmeden bu temizliğin yapılması gerekmektedir.
Unutmayalım ki, Türkiye hâlihazırda milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Bu ülkenin bir 5 milyon, 6 milyon daha – hatta belki daha fazla – yabancıyı kaldıracak gücü kalmamıştır.” dedi
ASKERİYEDE KIDEM VE ADALET DENGESİ BOZULUR!
Av. Cavit Arı konuşmasında “Bu düzenleme içinde gerçekten ülkemizi yakından ilgilendiren önemli konular var. Özellikle de Türk Silahlı Kuvvetleri gibi en temel kurumlarımızdan birinde görev yapan personelin bekleme süreleri meselesi ciddi bir konudur.
Özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Askeriye çok önemli ve kıymetli bir kurumdur. Bu nedenle temel prensipleriyle oynanmamalıdır. Çünkü bu kurallar bozulduğunda, "Peygamber ocağı" dediğimiz askeriyeye siyaset bulaşmış olur.
Bu kanuni düzenlemeyle Türk Silahlı Kuvvetleri Personel kanunu gereğince var olan terfi sürelerinin Cumhurbaşkanı kararıyla uzatılabilir veya kısaltılabilir hükmü getirilmektedir. Barış zamanına ait normal bekleme süreleri;
Asteğmen 1 Yıl, Teğmen 3 Yıl, Üsteğmen 6 Yıl, Yüzbaşı 6 Yıl, Binbaşı 6 Yıl, Yarbay 4 Yıl, Albay 4 Yıl, Tuğgeneral-Tuğamiral 3 Yıl, Tümgeneral-Tümamiral 3 Yıl, Korgeneral-Koramiral 3 Yıl, Orgeneral-Oramiral 3 Yıl’dır.
Bu terfi sürelerinin Cumhurbaşkanı kararıyla uzatılabileceği ya da kısaltılabileceği belirtiliyor. Ancak burada önemli bir soru var: Bu yetki, tüm görev yapan personeli mi kapsayacak, yoksa kişiye özel mi kullanılacak? Örneğin, Cumhurbaşkanı binbaşıların beş yıllık bekleme süresini iki yıla indirirse bu tüm binbaşılara mı uygulanacak, yoksa sadece belirli kişilere mi?
Diyelim ki tüm yüzbaşılar için altı yıl olan bekleme süresi üç yıla, binbaşılarda beş yıl olan süre ise iki yıla indirildi. Bu durumda bir personel on bir yıllık toplam bekleme süresini beş yılda tamamlamış olacak. Ancak kıdem olarak ondan önceki, daha deneyimli bir personel hâlâ 8. veya 9. yılında olabilir. Bu da kıdem sistemini altüst eder ve aynı statüde olmayanları aynı seviyeye getirir.
Böyle bir uygulama, askeriyenin temel prensiplerine aykırıdır ve oradaki düzeni bozar. Bu durumun ciddiyetini askerlik yapmış ve şu an o kurumda görev alan herkes çok iyi biliyor. Bu düzenlemeden kesinlikle vazgeçilmelidir.” diyerek konuşmasını tamamladı.