Bazen yaşamın o karmaşık koridorunda kayboluyoruz, öyle değil mi? Her şey üstümüze üstümüze gelip de nefes alamamak hele ki ayrı bir dert. İşte bazen o anlarda en güzel şeyin denize karşı oturarak kendini dinlemek olduğunu bilmek de güzel bir şey.

O sonsuz maviliğe bakarken, dalgaların sesi ruhunuza dokunuyor adeta, bir anda tüm gürültüler susuyor. Ve işte o zaman başlıyor iç sesinizi duyma fırsatı.

Denize öyle dalıp gitmek ve kendi içinizdeki yolculuğu bulmak da bir hayli güzel oluyor açıkçası. Dalgaların sahile vurduğu o sesin, zihindeki dinginliği de buna eklenince insan kendi özünü buluveriyor.

O anlarda fark ediyorsunuz ki, aslında her şey olması gerektiği gibi olduğunu, her şeyin zamana göre uyum sağladığını. Her dalga, tıpkı hayatın getirdiği zorluklar gibi geliyor ve geçiyor anlıyorsunuz o zaman. Biz ise bazen sadece oturup beklemeliyiz, tıpkı dalgaların gelip geçmesini izler gibi…

Denizin dibinde oturup kendinizi bir an olsun dinlemek var ya her şeyden uzaklaştırıyor insanı. Örneğin, o çalan telefonlar susuyor, sosyal medya batağının sesi kesiliyor. Karşınızda siz ve deniz kalıyor yalnızca. Bu süreçte kendi sorunlarınızı yavaş yavaş çözüyorsunuz. Bunun bilincine varıyorsunuz.

Bence arada sırada kendimizle baş başa kalacağımız küçük molalara gereksinim var. Denizin kenarına gidip öylece gözlerinizi kapatıp, derin nefes alarak dinlenmek… Hiçbir şeye değişilmeyecek en güzel tedavi insan için.