Karayazı Hınıs yazıhanesine vardığımızda Karayazı kamyonu yükleniyordu. Yazıhanede görevli şahıs 15 liraya bir bilet verip yatağımı kasaya attı. Sonra da şoförü çağırıp beni tanıştırarak “Bu arkadaş öğretmen, ona yukarıda bir yer ayır” dedi.
Yolcuların çuvallarla yükleri ve birkaç koyunla bir inek, iki dana yüklendikten sonra yolcular da bindi. Şoför mahallinde ilçenin hatırlı esnafından üç kişi oturuyordu. Şoför mahallinin üstünü ise üç yeni mezun öğretmenle bir sağlık memuru kapmıştı. Aslında benim yerim de şoför mahallinin üstü olacaktı ama orası yedi kişiye söz verilmişti. Önce gelen dört kişi oturdu.
Ben köylülerle beraber kasada önce yükler ve hayvanların arasında bir çuvalın üstünde oturmak zorunda kaldım, ama hayvanların arasında oturmak ayakta durmaktan daha zordu. Onun için kasanın bir kenarına tutunarak ayakta durmayı yeğledim.” Bu yolculuğu yine o yıllarda yazıp “Yalnızlık Gece ve Karlar” adlı şiir kitabıma koyduğum bir şiirde şöyle dile getirmişim.
Külüstür bir kamyonun kasasında
Karanlıkları aydınlatmaya gidiyorum
Olsam da henüz daha on sekiz yaşında.
Işıktır, erzaktır, silahtır idealler kafamda
Ama ah, karayazım gelmez hiç aklıma.
Bir inek, iki dana, koyunlar ve tavuklarla
Aynı kasada soğan ve patates çuvallarıyla
Sırtımı dayasam bir çuvala bir koyuna
Sarsıntılarda, virajlarda üst-üste, alt-alta
Aldırdığı yok kimsenin Medeni Kanun’a.
Ben de aldırmazdım ama
Üzüntüm, sen varsın diye yanımda.
İstemezdim seninle böylesi bir yolculuğu
20. yüzyılın ikinci yarısında.
Gerçekte bulunmasan da burada
Varlığın beynimde, gerçekten de öte.
Hayal değil, düş değil aslında
Aha şuracıktasın tam da karşımda
Mor Karaman anaç bir koyunun
Meraklı, tatlı ve dalgın bakışında.
Şereflendirdin yine Karayazı Kamyonunu
Şereflendirdin, Kars Kapısında. 27.09.1964 Karayazı
(Yalnızlık Gece ve Karlar)dan