Özkan, yaptığı açıklamada, antidepresan ve epilepsi ilaçlarının dişetini dev bir tümöre çevirdığını belirterek, "Özellikle fenitoin, karbamazepin, lamotrijin ve levetirasetam gibi epilepsi ilaçları ile SSRI ve SNRI grubu antidepresanlar, dişeti dokusunda tehlikeli değişimlere neden oluyor. Antidepresan ve epilepsi ilaçları, dişeti hücrelerinin kontrolsüz büyümesine yol açıyor. Dişeti, olması gereken incelikten çıkarak dev tümör gibi kabarıyor. Diş fırçalama imkânsız hale geliyor, ağızda sürekli bir enfeksiyon hali oluşuyor. Zamanla bu dişeti şişlikleri dişleri boğarak diş kaybına, çene kemiği erozyonuna, çene kemiği erimesi ve ağır yüz deformasyonlarına yol açıyor. Antidepresanlar, kanın pıhtılaşmasını sağlayan plateletleri etkisiz hale getiriyor. Diş fırçalarken, yemek yerken ya da sadece konuşurken bile ağız dolusu dişeti kanaması! Bu dişeti kanamaları kontrol altına alınmazsa, dişetinde nekroz ve diş kaybı kaçınılmaz olur" diye konuştu.
Özkan şöyle devam etti:
"Yeni nesil antidepresan ve epilepsi ilaçları 5 gün içinde ağrılı ülserlere yol açabiliyor. Epilepsi tedavisinde kullanılan levetirasetam ve lamotrijin gibi ilaçlar, ağız mukozasında ağrılı ülserler ve derin erozyonlar oluşturuyor.
Prof. Dr. Birkan Özkan: "İlk etapta küçük bir yara gibi başlar. Ancak birkaç gün içinde yemek yemeyi, konuşmayı, hatta su içmeyi bile dayanılmaz hale getiren derin, iltihaplı ülserlere dönüşür. Bazı vakalarda hastalar, bu ağrılar yüzünden psikolojik çöküntü yaşayacak kadar zorlanır. Ağız kuruluğu gizli tehlikedir. Diş taşı ve plak birikir, dişeti çürür. Özellikle trisiklik antidepresanlar ve gabapentin gibi ilaçlar, ciddi ağız kuruluğu (xerostomia) oluşturur. Bu durum, ağız içi savunma mekanizmasını zayıflatır ve diş taşı ve plak birikimini hızlandırır. Tükürük, ağzın doğal antibiyotiğidir. Kuruduğunda bakteriler ve mantarlar kontrolsüz şekilde çoğalır. Dişler çürür, dişeti enfeksiyonları başlar, ağız kokusu dayanılmaz hale gelir. Kuruluk ayrıca diş protezlerinin kullanımını da imkânsız hale getirir. En kötüsü, çene kemiğini bile etkileyerek erimesine yol açar."
ÇENE KEMİĞİ ERİYOR, YÜZ ŞEKLİ DEĞİŞİYOR!
Antidepresan ve epilepsi ilaçlarından kaynaklı ağızda oluşan ağrılı ülserler, dişetinde gelişen morluk, dişeti büyümesi, şişlik, kanama ve çene kemiğinde başlayan enfeksiyonlar zamanla çene kemiğine yayıldığnı anlatan Özkan, "Dişeti çekilir, iltihap çene kemiğine ilerler. Çene kemiğini eritir ve dişi destekleyen çene kemik yapısı tamamen kaybolur. Sonuç? Diş kayıpları oluşur çene kemiği erimeye başlar. Çene kemik eridikçe alt yüz kısalır, çökük ve yaşlı bir görünüm ortaya çıkar. Bu fiziksel değişiklikler, kişilerin özgüvenlerini kaybetmesine, sosyal hayattan çekilmesine ve psikolojik yıkıma sürüklenmesine neden olabilir. Yüzde ve ciltte ciddi şekil değişikliği oluşturuyor. Antidepresan kullanımı cillte ve yüzde de anormal değişklik oluşturabiliyor. Trisklik antidepresan grubu ilaçların kullanımı yüzde ciltte ve cilt altı tabakalarda görüntüsel ve yapısal değişiklikler oluşturabiliyor. Bunlar; yüz cildinde deri döküntüleri, ışığa aşırı duyarlı etkiler, egzama, ciltte bölgesel çöküntüler gibi bazı ciddi yan etkilerle karşımıza çıkıyor. Bu yan etkilerin farkına varıldığında Anti depresan kullanımı sonlandırılabiliyor veya antidepresan grup ilacın değiştirilmesi tavsiye edilebilir."
Özkan bu tehlikelerden nasıl korunulması gerektiğini 5 hayati öner ile şöyle sıraladı:
"Her 3-6 ayda bir diş hekimi muayenesi. Özellikle epilepsi ve depresyon hastaları düzenli dişeti hastalıkları açısından periodontal muayeneden geçmeli. Diş ve Çene cerrahisi uzmanı muayenesi. Antidepresan kullanım sırasında diş dişeti çene ve yüz cildinde oluşabilecek anormal değişiklilerin erken tanısı açısından çene cerrahisi uzmanı muayenesinden geçmeli. İleri diş taşı ve plak kontrolü. Diş taşı temizliği, antiseptik gargaralar, orta sertlikte diş fırçası ve arayüz temizliği şart. İlaç-doz ayarı. Şiddetli yan etkilerde ilgili hekimin bilgisiyle ilaç değişikliği veya doz azaltımı planlanmalı. Kanama testleri: SSRI ve SNRI kullanan hastalarda tam kan sayımı ve trombosit fonksiyonları izlenmeli. Multidisipliner takip. Diş hekimi, çene cerrahı, dermatolog, psikiyatrist ve nörolog iş birliği ile kişiye özel yaklaşım geliştirilmelidir. Diş Hekimi ve Diş Çene Cerrahı olarak görevimiz yalnızca hastalığı değil, hastayı bütüncül olarak korumaktır. Ruhsal ya da nörolojik hastalıklar tedavi edilirken, ağız, diş, dişeti, çene kemik ve yüz cilt sağlığı da korunmalı. Aksi halde tedaviden fayda yerine zarar görmek kaçınılmaz olur. Her hastaya kişiye özel tedavi planlaması multidisipliner ve koruyucu bir yaklaşımla bu yan etkilerin büyük çoğunluğu önlenebilir."