1980 sonrası Türkiye ekonomisi, serbest piyasa ekonomisine geçiş ve ihracata dayalı büyüme stratejisi ile önemli yapısal değişimler yaşadı.

24 Ocak 1980 Kararları, devletin ekonomideki rolünü azaltarak özel sektörü teşvik etti ve dış ticareti artırmayı hedefledi. Bu süreçte,1980’den 2018’e kadar ihracat 57 kat, ithalat ise 28 kat büyüdü. Tarımın ekonomideki payı azalırken, sanayi ve hizmet sektörleri ithalat katkısıyla yapay büyümeye başladı. Türkiye, küresel ekonomiye daha fazla entegre oldu. Bu pozitif bir genel bakıştı. Ama aslında neler oldu bir görelim…

 Ancak 12 Eylül Darbesiyle, siyasi partiler kapatıldı, sendikalar askıya alındı, on binlerce kişi gözaltına alındı, işkenceler ve idamlar yaşandı. Bu dönem, toplumsal hafızada "baskı ve korku dönemi" olarak yer etti. Sol görüşlü aydınlar, öğrenciler, gazeteciler ağır baskılara uğradı. Gençliğin siyasetten uzaklaştırılması bilinçli bir politikaydı. "Apolitize gençlik" hedeflendi. 1980’lerin gençliği kültürel olarak daha bireysel, siyasetten uzak bir çizgiye yönlendirildi (örneğin arabesk kültürün yaygınlaşması, tüketim kültürü vb.). Müfredatlar değiştirildi, "milliyetçi, muhafazakâr" bir gençlik yetiştirme politikası izlendi. TRT ve az sayıdaki diğer medya organları sıkı devlet kontrolüne alındı; tek sesli medya dönemi başladı.

24 Ocak Kararlarının Uygulanması (Neoliberal Dönüşüm)

Aslında bu kararlar darbeden önce, 1980’de alınmıştı; ancak siyasi istikrarsızlık nedeniyle uygulanamıyordu.12 Eylül Darbesi, bu kararların "sert" şekilde uygulanmasını sağladı.

Şimdi bu darbe sonrası toplumun ve ekonominin dönüşümünü birkaç başlıkla özetleyeyim size…

Devletin ekonomideki rolü azaltıldı (özelleştirmeler başladı).Dışa açık serbest piyasa ekonomisine geçildi. İhracat teşvik edildi, ithalat kolaylaştırıldı. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarla sıkı ilişkiler kuruldu. Sendikalar kapatıldı veya etkisizleştirildi. Grevler yasaklandı. Bu da iş gücü maliyetlerinin düşmesine neden oldu ve ihracata dayalı büyüme modeli için uygun zemin oluşturdu. Sosyal devlet anlayışından uzaklaşıldı. Turgut Özal’ın Başbakan ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı döneminde, neoliberal ekonomi politikaları hızla uygulandı. Kredi kartı kullanımı, özel televizyonlar, ithal ürünler ve tüketim toplumu doğdu. “Zengin olabilirsin" algısı toplumda yaygınlaştı.

12 Eylül Darbesi, sadece askeri bir müdahale değil; aynı zamanda Türkiye’yi siyasi olarak yeniden şekillendiren, ekonomik olarak küresel neoliberal sisteme entegre eden bir dönüm noktası oldu. Toplum daha apolitik hale geldi, ekonomi ise daha çok sermaye yanlısı bir yapıya evrildi.

 Şimdide paramızın izinden gitmeyi sürdürelim bakalım seyrüsefer 80 sonrası nasıl sürecek.

24 Ocak 1980’de alınan kararlarla TL'nin değeri sert şekilde düşürüldü. Bu, ihracatı teşvik etmeyi amaçlıyordu.1 USD = yaklaşık 70 TL’den 90 TL’ye çıkarıldı (yaklaşık %30 devalüasyon). Sabit kurdan, kontrollü dalgalı kura geçişin ilk adımları atıldı.

Kur kontrollü, ancak her yıl TL’nin değeri düşürülüyordu. İthalat serbestleşmeye başladı, ama döviz hala kontrollüydü.

Askerî Yönetim ve Sıkı Para Politikası 1983e kadar sürdü. 1983 sonunda 1 USD ≈ 225 TL oldu. Enflasyon yılda %30–50 arasında seyretti.

1984–1987 yıllarında Özal’ın Serbest Piyasa Politikaları etkili oldu. Döviz alım-satımı serbestleşti.

İhracat teşvikleri ve özelleştirmeler arttı.

TL'nin serbest döviz piyasasında hızlı değer kaybı başladı.

1985 yılında serbest döviz kuru uygulamasına geçildi. TL, artık piyasa tarafından belirlenen bir kurla işlem görüyordu. Bu durum döviz karşısında TL’nin hızla erimesine neden oldu. Bu arada Türkiye içinde döviz kullanımı yasaklanmıştı.

1988–1990 yılları arsında Yüksek Enflasyon, TL’nin Hızlı Erimesi döneme damga vurdu.

Enflasyon %60'lara dayandı. Faizler ve fiyatlar sürekli arttı.

1990 yılı sonunda 1 USD ≈ 2.500 TL’ye ulaştı. Hatta tabloda görüldüğü gibi yıl sonu 2.927 değeriyle 3000leri gördü diyebiliriz.

Paradaki sıfırların sürekli artışı, ancak değer düşüşü bu dönemin göstergesi oldu. Özal’ın ekonomi yönetimi bize ne kazandırdı diye bir kez daha düşünmek gerekiyor sanırım. Bir sonraki seyrüseferde 90lı yılları Özal’ın İktidarının izlerini, TL’nin üzerinden takip etmeye devam edeceğim.