Emeklilik kavramı, Sanayi Devrimi'nden sonra belirgin hale gelmiş olsa da, insanlık tarihinin her döneminde bireyler korunma ihtiyacı hissetmiştir.

Doğal afetler, hastalıklar ve yaşlılık gibi kaçınılmaz olaylarla başa çıkma çabası, ilk çağlarda kabileler halinde yaşama ve aile içi dayanışma ile kendini göstermiştir. Bu, sosyal güvenliğin en ilkel şeklidir.

Sanayi Devrimi, işçi sınıfının doğmasına ve gelişmesine önayak olmuştur. 19. yüzyılın sonlarına doğru, işçi sınıfının uzun mücadelesi sonucunda emeklilik hakkı kullanılabilir hale gelmiştir. Günümüzde sosyal güvenlik temel bir insan hakkı olarak kabul edilse de, devletlerin emeklilere yönelik politikaları genellikle küresel kapitalizmin ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir.

Türkiye'deki Neo-Liberal Politikalar ve Emekliler

2000'li yıllarda Türkiye’de bir saldırıya dönüşen Neo-liberal politikalar, özellikle eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında önemli değişiklikler getirmiştir. Bu dönemde sosyal devlet anlayışının tasfiyesi hızlanmış, kamu hizmetleri sermaye birikim sürecinin bir parçası haline gelmiştir. 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı yasa ile emeklilik şartları zorlaştırılmış, emeklilik yaşı yükseltilmiş ve emekli maaşları düşürülmüştür. Bu yasa, emeklilerin hak kayıplarının en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olmuştur.

Devletin sosyal tarafı hızla tasfiye edilerek sağlık hizmetleri piyasa koşullarına bırakılmış, "paran kadar sağlık" anlayışı benimsenmiştir. Sağlık kurumları özelleştirilmiş, hastalar müşteri, hastaneler ise ticarethaneye dönüştürülmüştür. Anayasada sağlık hizmetinin herkesin ücretsiz ulaşabileceği bir kamu hizmeti olduğu belirtilse de, mevcut iktidarın sağlık politikaları bu ilkeyi ihlal etmektedir. Emekliler, yıllarca prim ödemelerine rağmen sağlık hizmetleri için ek ödemeler yapmak zorunda kalmaktadır.

Ekonomik ve Sosyal Zorluklar

Emeklilerin yaşam koşulları, uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle giderek kötüleşmiştir. Artan enflasyon, zamlar ve vergilerle birlikte yükselen yaşam maliyetleri karşısında, emeklilerin neredeyse tamamı yoksulluk sınırı altında, yaklaşık 10 milyon emekli de açlık sınırı altında maaş alarak hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Emekliler geçim sıkıntısı nedeniyle marketlerde ve pazarlarda en ucuz ürünü aramak zorunda kalmakta, büyük borç yükü altında yaşamlarını sürdürmektedir. İktidar bu durumu dikkate alarak iyileştirmeler yapmak yerine, baskıyı artırarak IMF patentli acı reçeteyi uygulamaya çalışıyor. Emekliler bu yeni acı reçete ile yoksulluk ve açlığın ötesinde ölüm sınırında bir yaşam ile sınanacaklar.

Örgütsüzlük ve Sendikal Haklar

Emeklilerin en büyük sorunlarından biri örgütsüz olmalarıdır. Türkiye’de milyonlarca emekli; ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını savunacak bir örgütlenmeye sahip değildir. Ülke nüfusunun %18-20’sine ulaşan bir kitlenin örgütlenmesini kimse görmezlikten gelemez ve gelmemelidir. Emeklilerin sendikal haklarına ilişkin bir yasal düzenlemenin olmayışı Türkiye’nin bir ayıbıdır. Türkiye imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere uymalıdır. Emeklilerin sendikal haklarına ilişkin yasal düzenlemelerin yetersizliği, bu kitlenin kolektif mücadelesini de zorlaştırmaktadır. Emeklilerin sendikal örgütlenme hakkını güvence altına alan yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, emekliler aktif çalışma dönemlerinde üyesi oldukları sendikalarda üyeliklerini sürdürebilmelidir. Toplumda bir şey ihtiyaç haline dönüşmüş, genel kabul görmüş çözüm önerileri üzerinde toplum beklentiye girmiş ise iktidara düşen görev sorunu görmezlikten gelmek değil kalıcı düzenleme ile sorunu çözüme kavuşturmaktır.

Emeklilerin tek kurtuluşunun bir olmaktan, birlik olmaktan, örgütlenmekten geçtiğine inanan ve “Mücadeleden Emekli Olunmaz” diyen 78 kuşağının gayreti ile bugüne kadar birkaç sendika kuruldu. Ne yazık ki bütün engellemelere rağmen kurulan bu sendikalar, sendikal hakkın kazanılması için hukuk mücadelesini sürdürüyor. Açılan kapatma davalarıyla emeklilerin örgütlenmesi engellenmek isteniyor.

Mücadele eden sendikalardan biri de ülkemizdeki sendikal hareket içerisinde üyelik oranı giderek artan ve emeklilerin örgütlenmesine, birliğine öncülük edeceğine inandığım Tüm Emeklilerin Sendikası’dır. Emeklilerin gönlünde henüz tam olarak hak ettiği yeri almamış olsa da Tüm Emeklilerin Sendikası devletin tüm baskılarına, haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı insanca onurlu yaşam talepleriyle fiili sendikal mücadeleyi ve örgütlülüğü her düzeyde yükseltti. Toplumsal muhalefetin bir parçası oldu ve meşruluk kazandı.

Tüm Emeklilerin Sendikası; hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında aylıkları her geçen gün eriyen emeklilerin taleplerini dile getirmek için büyük mitinge hazırlanıyor. 25 Mayıs’ta 8 bölgede büyük emekli mitingleri gerçekleştirilecek. Bir gün sonra da tüm emekliler Ankara’da toplanacak ve hak talebinde buluşacak. Mitingde bir araya gelecek olan emekliler, “Bu maaşla yaşanmaz. Açlığa, sefalete hayır!  İnsan onuruna yaraşır bir yaşam!” şiarıyla seslerini duymayan iktidarın uyguladığı itibarsızlaştırma ve yoksullaştırma politikalarına karşı seslerini duyuracaklar. Çeşitli sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin ve siyasi partilerin de destek verdiği miting öncesi, temel talepleri içeren basın açıklaması yapıldı. 25 Mayıs’ta Antalya’da gerçekleştirilecek olan mitingin toplanma saati 15:30, toplanma alanı ise Aydın Kanza Parkı.

Açıklamada talepler ve çözüm önerileri şu şekilde sıralandı:

Maaş Artışı: 2008 yılında uygulamaya konulan emeklilik sistemi değiştirilmeli, maaş güncellenme kat sayısı ve maaş bağlama oranları yeniden düzenlenmelidir. En düşük emekli aylığı, işe yeni başlamış en düşük memur maaşına eşitlenmelidir.

Hak Kayıplarının Giderilmesi: Memurlara verilen seyyanen ödeme, bütün emeklilerin maaşlarına eklenmelidir. İntibak yasası çıkarılmalıdır. Bayram ikramiyesi yılda dört kez olmak üzere en az asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.

Sağlık Hizmetlerinin İyileştirilmesi: Sağlık hizmetleri emeklilere ücretsiz ve kolay erişilebilir olmalıdır.

Sendikal Hakların Güçlendirilmesi: Türkiye, imzaladığı uluslararası sözleşmelere uyarak emeklilerin haklarını korumalı ve Avrupa ülkelerindeki emeklilik standartlarına uygun politikalar geliştirmelidir. Emeklilerin sendikal haklarını güvence altına alan yasal düzenlemeler yapılmalı ve emeklilik sonrası sendikal faaliyetlere katılım teşvik edilmelidir.

Toplumsal Farkındalık ve Destek: Emeklilerin yaşadığı sorunlara karşı toplumsal farkındalık artırılmalı ve sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler emeklilerin haklarını savunmak için daha aktif rol almalıdır.

Birlik ve Dayanışma: Emeklilerin haklarını savunmak için bir araya gelmeleri ve güçlü bir örgütlenme oluşturmaları gerekmektedir. Sendikaların birleşerek tek bir çatı altında toplanması, emeklilerin taleplerini daha güçlü bir şekilde dile getirmelerine olanak sağlayacaktır.

Sonuç

Emeklilerin insanca ve onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri için yukarıda belirtilen talepler ve çözümler hayata geçirilmelidir. Bu sadece emeklilerin değil, toplumun genel refahının artmasına da katkı sağlayacaktır. Emeklilerin bir araya gelerek birlikte mücadele etmeleri ve sendikal haklarını savunmaları, sorunlarının çözümünde en önemli adımlardan biridir.

Emeklilerin tek kurtuluşu bir olmak, birlik olmak, örgütlenmektir. Sınıf sendikacılığının en temel ilkelerinden biri “birlik” ilkesidir. İşçiler, emekçiler, sermayeye karşı; mücadelede gücünü birliğinden alır. Sorunlar ve talepler ortak olduğu gibi, çözümler de ortaktır. Tüm emekli sendikalarının önündeki en temel görev “birleşmek ve birlikte mücadeleyi yükseltmek” olmalıdır.

Emeklilerin insanca ve onurlu bir yaşam talebi için bu görevler ötelenmemeli, bunun için şartlar zorlanmalı, mücadele edilmelidir.