Sen bir Polissin Gülhane Park’ında. Ne ben bunun farkındayım, ne de çınar ağacı farkında. Bir kulübenin içindesin, kalın çelikten, iki metrekare.

Belli belirsiz seçilebiliyorsun, on santim kalınlığında camın arkasında. İnsanlar geçiyor sağından solundan. Sevgililer öpüşüyor çelik duvarına dayanarak kulübenin.

Silahın elinde mi? Uyuyor musun? Öldün mü? Yaşıyor musun? Kimin umurunda… Evin kirasını mı düşünüyorsun? Çocuğun okul masraflarını mı?  Hanımın yıllardır istediği tatili mi? Yoksa birazdan ‘kıl’ bir rütbeli gelip seni haşlayacak diye mi endişelisin? Köşeden bir karaltı göründü. O mu? Benziyor. Değilmiş çok şükür.

Çok oldu değil mi içten bir kahkaha atmayalı, arkadaşlarınla bir meyhaneye gitmeyeli, ödeyeceğin hesabı düşünmeden gönlünce eğlenmeyeli…

Çok oldu veli toplantısına girmeyeli.  Çocuğu uyanık görmeyeli ne kadar zaman oldu? Sahi boyu uzadı mı keratanın? Sen eve gidiyorsun, o uyuyor. Sen uyuyorsun, o okula gidiyor. O gelince sen iştesin.

Çok oldu değil mi, amirinden bir teşekkür duymayalı, tebessüm görmeyeli…

Ayıdan post olmazmış. Polis’e dost olmazmış. Olmadı zaten. Gülhane Park’ında yapayalnızsın.

Ama eğri oturup doğru konuşalım artık. Senin de suçun var bütün bunlarda. Bazen halkın Polis’i olmayı unuttun. Bazen siyasetten çok şey bekler oldun. Bazen ‘hayır’ diyemedin, azıcık kuralsızlığa. Senin de kabahatin var, bu işlerin buraya gelmesinde. Havaya girdin resmi elbiseyi giyince. Hele o silahı takınca beline. Sonra sivili çekince kendini ‘federal’ gibi hissettin. Yürüyüşün değişti. Sahte saygıların, ikramların, hediyelerin büyüsüne kapıldın. Övüldün, şımartıldın, kullanıldın çoğu zaman. Gaza geldin. Hoyratça davrandın. Bir, iki, derken Polis olmaktan uzaklaşıp suçlu olmaya doğru yol aldın.

Bazen daha iyi bir birimde çalışmak için birilerinin peşinden gittin. Sana ‘- gel bizim tarikata üye ol’ dediler. Belki gittin üye oldun. Belki ruhunu sattın bir makama, bir rütbeye, biraz paraya… Ona buna komplo kurdular. İçinde oldun belki. Belki sessiz kaldın. Neyse, zaten senin yaşamın zorlu ve türlü maceralarla dolu.

Bolca mobinge uğradın, uykusuz gecelerin oldu. Haksız yere soruşturmalar geçirdin. Görevini yaptın diye sana etmediklerini bırakmadılar. Bazen cinnet halinde herkesi öldürdün. En başta en sevdiklerini ve en son kendini. Bazen kendini sessizce öldürdün. Bazen derken lafın gelişi o. Her gün kendini öldürdün. Her gün bir şehirden haberin geldi.

Aslında bir Polis öldüğünde bir şehir ölür. Yavaşça ölür. O şehirde işler iyiye gitmiyordur belli ki.

Psikolojik sorunları vardı, borsada batmıştı, ailevi sorunları vardı… Öyle mi? Kimse demez ki; ‘sorun bizde, yönetemiyoruz, Polis’imize sahip çıkamıyoruz, kendimizi kurtarmaktan başka derdimiz yok.’

Altyazı geçiyor; “Polis intiharları araştırılsın önerisi A partisi ve B partisinin oylarıyla reddedildi.” “-Neymiş efendim, ilk 5 ayda 24 Polis intihar etmiş, neyini araştıracan, RED!..” İşte bu kadar basit. Polisler neden intihar ediyor? Hiç mi merak etmiyorsunuz? Bir gün karanlık bir sokakta yürürken arkanızda bir karaltı hissettiğinizde farkına varırsınız Polis’in öneminin. 

Sen bir Polis’tin Gülhane parkında… Şimdi ise emeklisin. Maaşın üçte bire düşmüş. Seninle aynı işi yapan devren senden fazla maaş alıyor. “-Neden ki?” “-Sen üniversite okumamışsın.” “-Eee?” “-Eesi, okusaydın kardeşim.” “-Ya ben aynı görevi yaptım onunla. Aynı pusuya düştüm, aynı mermiyi yedim. Aynı dağda ayak parmaklarım dondu. Nöbeti birbirimize devrettik. Aynı işi yaptık. Maaş neden aynı değil?” “-Boş ver, orasını karıştırma.” Sonuç: Aynı işi yapan dost kuvvetler (Jandarma, Sahil Güvenlik) emeklileri arasında en kötü şartlara sahip emeklidir Polis’in emeklisi.

Ne kadar zor durumda olsak da, aramızdan yanlış yollara sapanlar çıksa da, sen bu ülkenin temel direğisin Polis kardeşim. 24 saat ayaktasın. Sayende huzur içinde uyuyoruz. Emeğin büyük. Hakkın ödenmez. Ülkene sahip çık. Devletinden başka hiç bir yerden emir alma. Devletin sırrını ne idüğü belirsiz tiplerle paylaşma. Atatürk’ün izinden ayrılma. Kişiler geçicidir. Devletimiz bakidir. Sen dik durursan ülkeye hiçbir şey yapamazlar. Polis kent demektir, uygarlık demektir. Sağlıcakla…