Burada yeni anayasadan amaç, Rus olmayan ve Rusya Federasyonu nüfusunun %20’sini (30 milyon) oluşturan büyük çoğunluğu Türk ve Müslüman olan halkları asimile ederek Ruslaştırmaktır.

Böylece Rusya’da Rus olmayan halkları yok sayan anayasa değişikliği ile ana dili başta olmak üzere halkların tüm hakları gasp edilmektedir. 

Putin’in asimilasyon projesi ne kadar başarılı olur bilinmez. Çünkü Şamanist veya Hıristiyan Türk kolayca Ruslaşabilir, ama Müslüman Türk’ü Ruslaştırmak çok ama çok zordur. Eğer bu olanaklı olsaydı, Rusların ortasında bir ada gibi yüzyıllardır varlığını sürdüren Kama Bulgarları (Tatarlar) şimdiye kadar çoktan Rus olurdu.

Bunu ne çarlık Rusya’sı ne de Komünizm beceremedi. Bunun tek yöntemi Stalin’in yaptığı gibi Türk nüfusu sürgünlerde, çalışma kamplarında, yaratılacak kıtlıklar ve öldürmeler yoluyla yok etmektir. Stalin bu vahşi imha yöntemleriyle Sovyetlerde yaşayan Türklerin yarısından daha fazlasını yok etmiştir. Putin’in bu yol ve yöntemleri denemeyeceğini kimse garanti edemez. Ayrıca Putin bu yeni anayasa ile Sovyetler Birliğini de onun varisi olarak yeniden diriltmeye çalışmaktadır.

Yeni Rus Anayasasında uluslararası sözleşmelerden çıkmak ve eski Sovyetler Birliğini diriltmeyi amaçlayan maddeler de bulunmaktadır. Çünkü anayasada “Rusya kanunları uluslararası hukuk normlarının üstündedir” diyor.

Aslında şu anda yapılan insan hakları ihlalleri ve bundan sonra asimilasyon için yapılacak hak ihlallerinin uluslararası mahkemelerce verilecek kararlarını hükümsüz kılmak amaçlanıyor gibi görünse de ayrıca 2. Dünya Savaşından sonra oluşturulan evrensel hukuk düzenini tanımamak anlamına da gelmektedir.

Şöyle ki anayasanın bu hükmüne göre Rusya, Birleşmiş milletler Tüzüğü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Mahkeme kararlarını tanımayacağını, bunun yerine kendi iç hukuk kararlarını uygulayacağını ortaya koymaktadır.

Yine yeni anayasanın ilginç maddelerinden birisi de “Rusya Federasyonu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin varisidir” maddesidir. Oysa Sovyetlerden ayrılan hiçbir devlet, Sovyetlerin varisliğini kabul etmemişti. Çünkü bunun ağır sorumlulukları da var. Sovyetlerin yaptığı sürgün, kırım ve kıyım nedeniyle tazminat davaları da açılabilir. Peki, Putin Rusya anayasasına böyle bir madde koyarak neyi amaçlamış olabilir. Aslında burada Sovyetlerden ayrılan devletler de tehdit altına girmektedir, denilebilir.

Çünkü bunu tamamlar durumdaki diğer bir anayasa maddesinde “Halkın büyük vatan savaşındaki kahramanlığını küçültmeye izin verilmez” denilmektedir. Yani 2. Dünya savaşında Almanya ortalarına dek uzanan egemenliğin küçültülememesi ve Sovyetlerin varisliği, ikisi birden ele alınarak düşünülürse, 1991 yılında Sovyetler Birliğinden ayrılan ve şu anda bağımsız olan tüm devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğü Rusya tehdidi altındadır.

Yine bu anayasaya göre, Minsk Antlaşması, Soçi ve Astana Mutabakatları, Bağımsız Devletler Topluluğu Antlaşması, Helsinki Nihai Antlaşması, Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması istenirse geçersiz hale gelebilecektir.

Çünkü bu devletler büyük vatan savaşında halkın kahramanlığı ile ele geçirilen Sovyet toprakları olup bu sınırlara ulaşmak zorunludur. Aksi halde halkın kahramanlığı küçültülmüş olacaktır. Dolaysıyla buralar, Sovyetlerin varisi olan Rusya Federasyonu’na ait olması gerekir. Yeni anayasa ile Rusya, ileride bu devletlere karşı girişeceği işgal hareketinin anayasal ortamını hazırlamaktadır. Bu yüzden uluslararası hukuk kuralları yeni Rus anayasasına ters düşecektir.

Şimdi yukarıdaki anayasa değişiklikleri ve Putin’in 2000 yılından bu yana 21 senelik karnesine baktığımız zaman, insandan ve barıştan yana en küçük bir iyi niyet kırıntısı görebiliyor musunuz? Önce Rusya Federasyonu’nda halkların özerkliklerini sonlandırıp asimile etmek için 30 milyon insanın en azından yarısını imha ederek Ruslaştırmaya çalışacak. Rus halkının refahından keserek silahlanıp yeterince güçlenince eski Sovyet Cumhuriyetlerine saldırıp işgal etmeye kalkışacak.

Tabi asıl büyük şeytan ABD’dir. O bunun niyetlerini bildiği için önce Ukrayna’yı attı önüne. Ama Putin de ikinci değilse üçüncü büyük şeytandır. Gözü birincinin yerindedir. Diğer devletler de güç sırasına göre sıralanmış şeytanlardır. Elbette ki şeytan kötülük demektir. Dünya bu yüzden kötülüklerden hiç kurtulamıyor. Sadece Ukrayna ve Rusya değil tüm dünya ve insanlık kaybediyor. Bu yüzden bu devletler sisteminden vazgeçilerek, dünya birleşmeli ve tek merkezden yönetilmelidir.