Merhaba, Biz hepimiz dünyanın çocuklarıyken, küçük bir çocuğun gözleriyle yeniden izledim toprağı.

Bizi doyuran, bizi ısıtan, bizi giydiren doğa annenin en vefalı, en üretken çocuğu toprağın içinde yaşayan karıncayı…

Geçen hafta sonu lavanta bahane, doğa şahane sloganıyla gürültüden ve kentten uzaklaşmak adına sanatçı dostlarımla uzaklara gittik. Denizli’nin Tavas ilçesinin eskiden köy olarak anılan, şimdilerde siyasi nedenlerle mahalle olarak adlandırılan Gümüşdere’yi ziyaret ettik… Gümüşdere aslında hala köy, neden inatla mahalleye çevrilmiş, insanın aklı almıyor.

Kaldığımız günler içinde geceleri kendi sesimizden ve uzaktan gelen köpek havlamasından başka bir şey duymadığımız gibi gündüzleri kuş sesleriyle birlikte lavanta bahçesinde zaman geçirdik. Araç ve insan sesinin olmadığı yerde derin bir sessizlik ve huzur içinde dinlendik desem yeridir. Çünkü bedenen bizi yoran toprağın şifası, sessizlikle bedenimizi sarıp huzurla yeni güne uyanmamızı sağlayan köyün enerjisiydi…

Bebek lavantaları toprakla buluşturmak için çıktığımız bu yolculukta gökyüzü ve bulutlar rehberimizdi. Kaldığımız gecelerden birinde sohbet ederken irkildik unuttuğumuz o sesle. Elektrik direğine bağlanmış hoparlör! Hepiniz hatırlarsınız çocukluğunuzdan, mahallede kim ölmüş kim kalmıştan festivale, sünnet şölenlerine, elektrik ve su kesintisine tüm bilgileri oradan alırdık. Neyse, Gümüşdere’nin hoparlöründen gelen ses “ yarın yağmur duasına çıkacağız, tüm halkımız davetlidir “ diyordu. Gecenin bir yarısı yapılan bu duyuru toprakla, üretimle uğraşan ama susuz kalan bir köyün birlik beraberlik inancıyla bir şeyleri başarmaya çalışmasıydı bence. Dualar edilecek, dilekler dilenecek ve su gelecekti… Çünkü bizde ektiğimiz lavantaları traktör arkasına takılan su tankıyla sulamak zorunda kaldığımızdan toprağın suya açlığını biliyorduk artık.

Traktörün açtığı yoldan lavantalarımızı toprakla buluştururken kimi zaman bir karıncanın evini yıktık farkında olmadan, özür diledik karıncalardan. Düşünsenize evinizi tepenize yıkmaya gelenleri… Biz onlardan değildik tabii ki ama yine de üzüldük her bir karınca için çünkü hayat hayat içinde zaman zaman içinde birlikte yaşıyorduk dünya üzerinde.

Dünyanın her yerinde çiçeklerin zamanında açtığı, toprak ananın üzerinde ve içinde beslediği tüm canlılarına yetebildiği, suyun toprakla buluşabildiği cennet gibi bir dünyada yaşamak dileğiyle, herkes toprak anaya sahip çıksın…

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle