Değerli okuyucularım, dünyamız 1960’lı yıllarda başlayan bir patron değiştirme süreci yaşıyor. Yani 2. Dünya Savaşı sonuna dek 400 yıl boyunca dünyanın süper gücü olan İngiltere, dünyanın patronu ve eski tip sömürgeciliğin de bir numaralı temsilcisi idi.

Fakat 2. Dünya Savaşından sonra patron değişti ve sömürme sistemi de değişti. ABD’nin sömürü sisteminde bir ülkeyi işgal etmek, orada asker bulundurmak ve orayı sömürmek için yol ulaşım tesis yaparak masrafa girmeye gerek yoktur. Önemli olan tüm bağımsız devletlerin bağımsızlıklarını koruyarak küresel sermayeye kapılarını sonuna dek açmalarını sağlamak ve dünyayı ekonomik anlamda tek bir devlet haline getirmektir. Ve ABD bugün bu amacına ulaşmış olup dünya şu anda ekonomik anlamda tek bir devlet gibidir. Küresel sermayenin tek pazarıdır

O yüzden çok devletli dünyaya tek sermaye egemen olunca sömürü için işgaldi, askerdi yatırımdı hiçbir masrafa gerek kalmadan devletler her tür yatırımını kendisi yapıp (gel beni sömür diye) küresel sermayeyi kırmızı halı ile karşılayacaktır. İkinci aşamada bağımsız ulus devletlerde yönetimlerin merkezileştirilmesi ve otokratlaştırılması yoluyla tek adam yönetimleri oluşturup bu tek adamlar Küresel sermayenin şirket ceosu gibi çalıştırılarak dünyayı hiç masraf etmeden sömürecektir.

Bu biçimde ülkelerin yönetimini tek adamlara teslim ettikten sonra ona ve yandaşlarına küçük bir pay vererek ülkeleri sömürürken tek adamları da istediği anda değiştirebilecek pürüzleri, zıtlaşmalar yaratacak ekipleri, cemaat ve tarikatları da besleyerek o tek adamı bunlarla elinde tutacaktır.

 Mevcut dünya devletleri yetmedi, dünyanın sömürülecek kesimlerinde din ve milliyetçiliği körükleyerek yeni bağımsız devletler oluşturmaya da devam edecektir. Çünkü amaç daha çok devlet, daha çok savaş, daha çok pazar ve daha çok silah satışıdır. 

1960’lı yıllarda ABD’nin dünya patronluğu kesinleştikten ve yeni liberal kapitalizm (NEOLİBERAL Kapitalizm) gibi sistemler geliştirip bunu dünyada yaydıktan sonra, 1990’lı yıllarda Irak saldırısında Bush Doktrini diye bir şey daha yayınladılar. Bu doktrinin temeli ve özeti, “Ben dünyada istediğim yere istediğim zaman saldırabilirim, buna BM dahil hiç kimse, hiçbir güç engel olamaz” anlamına geliyordu.

Yani ABD’nin bu konuda yapmayacağı ve yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Gerekirse 11 Eylül İkiz kuleler olayında olduğu gibi kendi vatandaşlarını öldürebilir, gerekirse Rusya’dan kopup kendisine yanaşmaya çalışan Ukrayna gibi devletleri yem olarak kullanabilir, gerekirse can ciğer yakını, stratejik ortağı İsrail’i planlarına dahil etmek için bu son olayda Hamas’la iş birliği bile yapmış olabilir, diye düşünüyorum.

Çünkü bu zapt olmaz, dengesiz, deli bir güçtür. Buna güç zehirlenmesi de diyebiliriz. Öte yandan yeni bir süper gücün doğmakta olması (Çin faktörü de) sanırım bunu tetiklemektedir.

Sonuç olarak Dünya, İran ve Kuzey Kore gibi bazı küçük pürüzlerin dışında Küresel sermayenin sömürgesidir. Bunun temelleri atılmış, yapısı yapılmış sağlamlaştırma işlemleri yürütülmektedir. İngiltere ve batılı sömürgecilerin işgal ederek işgal ettiğin ülkeyi sömürme sistemi tamamen terk edilerek ABD’nin işgal etmeden küresel sermayenin tüm dünyayı sömürmesi sistemi oturmuş ve yeni dünya düzeni diye sorunsuz işlemektedir. Dünyanın bu biçimde sömüren ve sömürülen ülkeler pozisyonundan çıkabilmesi için dünyanın tek bir devlet olarak birleşip tek merkezden yönetilmesi gerekmektedir.