Merhaba,

Yazımın başlığından da anlayacağınız üzere, evet tatil bitti. Ama geride sıkılmış portakal gibi posası kaldı. Posa ne mi?

Evlerini temizlerken, dünyayı kirletenler grubu üyeleri, bayram tatili başladığında keyifle evlerinden çıktılar, yollara düştüler. Kimi kendi arabasıyla huzurla giderken, kimi üst üste vardı varacağı yere. Yendi, içildi, gezildi, alışverişler yapıldı, denize girildi, dans edildi, pikniklere gidildi, kimi akrabalar ziyaret edildi, kimi kurban kesti, kesilen kurbanla cızbız yapmak için mangala koşuldu ve derken zaman hızla geçti. Günlerin yorgunluğu, tatil heyecanıyla buluşunca insan biraz şımarır tabii doğal olarak, bunda da sorun yok. Sorun onca şeyi yaparken, bizi sessizce seyreden doğaya yine neler yaptık? Ahhh ahhh neler yapmadık ki?

21. yüzyılın en kötü malzemesi olan ve doğada kaybolması en az 1000 yılı alan naylon torbaları, teneke kutuları, o güzelim doğanın içinde her yere atıp gelenler sizin için yazdım bu yazıyı. Okuyun ve o çok sevdiğiniz torunlarınıza, çocuklarınıza nasıl bir gelecek bıraktığınızı iyice öğrenin. Belki bir daha yapmayacağınız gibi etrafınızı da uyarırsınız.

Atadan, babadan kalan ama aslında asla size ait olmayan toprak parçalarına ev yapmak için binlerce ağacı kesiyor, milyonlarca doğal hayat yaşayanını öncelikle evsiz bırakıyorsunuz. Bu yetmediği gibi doğal malzemeleri, gereksiz kimyasallarla karıştırıp doğadan asla yok olmayacak şekle getiriyor, oradan oraya taşıyor, maddenin gerçek kütlesini taşınamayacak hale getiriyorsunuz. Temizlik ve hijyen malzemesi adı altında bir sürü kimyasal ürünü hayatımıza sokuyorsunuz. Hadi bunların bazılarında kendi seçim hakkımız olduğundan ucundan kurtuluyoruz gibi. Gibi diyorum senin o kimyasalı kullanmamanın bir önemi yok, çünkü onu herkes kullandığı için sende o işin içinde oluyorsun.

Çocukluğumuzun pembe, şekil bozukluğu yüzünden kesemediğimiz domateslerini hatırlayın şöyle… İsrail’den gelen tohumlar sayesinde o lezzetli domatesler yerini aynı kalıptan çıkmış gibi duran kırmızı domateslere bıraktı önce. Ve yıllar içinde bize unutturulan pembe domates, hayatımıza organik olarak uçuk fiyatlarla geri döndü. Tabii bu arada en önemlisi toprağımızın verimi bozuldu. Sürekli kimyasal gübrelerle beslenen toprak, tıpkı oradan alınan ürünü tüketen insan gibi kendi hafızasını unuttu. Çoğunuz benim gibileri sevmiyorsunuz, biliyorum. Ama doğada sizleri sevmiyor.

Hani çocuğun eline verdiğiniz ve hatta çocuğun balkondan aşağıya attığı pipet var ya, ortalama 500 yıl içinde ancak doğada çözünüyor .

Pikniğe gittiğinizde sağa sola savurduğunuz atıklardan cam şişe 4000 / 4500 yıl arasında yok olurken plastik bir şişe 450 yılda ancak toprakla bütünleşiyor. Bir elma çöpü ise 2 ay içinde toprakla kaynaşıp gidiyor. Aman kimse görmeden bebeğin bezini şurada çalının dibine bıraksam ne olur dediğinizde tam 550 yıl içinde görünmez oluyor sizin çocuğun şeyleri…

Bu ve bunun gibi sayfalar dolusu liste sunabilirim size. Ama bu yüzyılda okumayı sevmeyenlerin ezberlerinin bozulmayacağını bildiğimden gerek duymuyorum. Gerek duyduğumsa insanı doğayla nasıl bütünleştirebileceğim. Belki o zaman bastığı yere biraz saygı duyar insanoğlu.

Obrukları bilir misiniz? Hani biz yeryüzüne güvenle basarız ya, işte obruk bu güveni sarsan tek şeydir. Örneğin evinizde otururken birden bire eviniz yerin dibine girer ve sizi bir daha asla kimse bulamaz. Ya da otomobiliniz ışıkta beklerken hoppp gidiverir aşağıya. Kötü haber tellalı gibi yazdım belki ama şunu gerçekten iyi bilmek, idrak etmek gerekiyor dünya bizim evimiz ama yaşarken çok dikkatli olunması gerekiyor. Bindiğin dalı keserken sonuçlarına katlanırsın yani…

Bu arada içtikten sonra sağa sola fırlattığınız o sigara izmaritleri en az 10 yılda doğada kaybolurken, deniz dünyasında yaptığı tahribatı başka bir yazımda sizlerle paylaşacağım.

Yaz, sıcaklarıyla birlikte geldi. Lütfen ormanlarımıza sahip çıkın. Sahip çıkmayanları gerekirse şikayet edin. Piknik alanlarında, deniz kenarlarında etrafa çöp atanları uyarın, size ters davranabilirler ama siz bunu yaşadığımız dünya için yapıyorsunuz. Dünya için üretmeye ve bir bütün halinde yaşadığınız yere sahip çıkmaya devam edin lütfen. Binlerce medeniyetin misafir olup geçtiği dünyayı beyni, eli, ruhu ve sözcükleri kirli insanlara bırakmayın.

Canım doğa dallarını göğe, köklerini yerin en altına uzatır tüm bilgeliğiyle. Bileğindeki altın bileziğin sahibi de doğadır, insanı öldüren kurşununda. Ve insan bilinçsizce kafa tutar doğaya!

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…