Değerli okurlarım, bugün sizlere ülkemizi kesinlikle etkilemiş ve bir kesim tarafından olumlu bir kesim tarafında düşmanlıkla suçlanacak kadar olumsuz karşılanan en nihayetinde 28 Kasım 1925 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan ilanla yürürlüğe giren Şapka Kanunu’ndan bahsedeceğim. Türkiye’de devlet öncülüğündeki Batılılaşmada önemli bir sembol olarak görülen ‘Şapka Kanunu’ 25 Kasım’da kabul edilmiş 28 Kasım günü yürürlüğe girerek resmiyete dökülmüştür. Bu kanuna göre fes ve sarık olmak üzere şapka dışındaki başlıklar yasaklanıyor ve şapka giyilmesi zorunlu hale getiriliyordu. Şapka takmayan memurlara ceza öngörülürken memur olmayan kesimlerin şapka takmaması durumunda cezalandırma yerel makamlara bırakılıyordu. Fakat bir sorun vardı. Şapka ve özellikle de fötr şapka Osmanlı Devleti’nin son döneminde “düşman Batılı” imajının önemli bir sembolü haline gelmişti. Balkan Savaşları gibi Osmanlı Devleti’nin son döneminde alınan ve büyük Müslüman soykırımlarına neden olan savaşlarda Batılıların ve Balkan milletlerinin bir sembol olarak “şapkalı” oluşu özellikle kötü anlamda vurgulanmıştı. Kurtuluş Savaşı’nda da “işgalci Hristiyan düşman” algısı “şapkalı gavur” şeklinde sembolleştirilmişti. Falih Rıfkı Atay, Çankaya kitabında bu durumu şöyle ifade etmektedir:

“Müslümanlar, Hristiyanın iyisine ‘makul kefere’, kötüsüne ‘gavur’, beterine ‘şapkalı gavur’ derlerdi.”

1920-1923 döneminde İngiliz işgalindeki İstanbul’da şapka takmaya başlayan bazı Türkler ise Ankara’da hain olarak görülmekteydi. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından Ağustos 1925’e kadar süren dönemde de şapka kullanımı artmakla beraber hoş görülmemeye devam etti. 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’yu ziyaret eden cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, ilk kez şapkalı olarak görüldü ve şapka takılmasından yana olduğunu belirtti. 23 Ağustos 1925’te Mustafa Kemal halka yaptığı konuşmada şapkayı medeni gördüğünü belirtip överek “Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir onu giyeceğiz.” dedi. Aynı ziyaret kapsamında bulunduğu Kastamonu’nun ilçesi İnebolu’da da 27 Ağustos 1925’te halka yaptığı konuşmada “Turan kıyafetini araştırıp ihya eylemeye mahal yoktur. Medeni ve beynelmilel kıyafet bizim için, çok cevherli milletimiz için layık bir kıyafettir.” diyerek şapkayı övdü ve zımnen fes, sarık gibi başlıklardan sakındırdı.

KANUNA GELEN TEPKİLER

Cumhurbaşkanının direktifleri doğrultusunda bu geziden 3 ay sonra 25 Kasım 1925’te ‘Şapka Kanunu’ kabul edildi. Arada böyle bir boşluk bırakılmasının ülkeye şapka temininden kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu kanuna göre fes ve sarık olmak üzere şapka dışındaki başlıklar yasaklanıyor ve şapka giyilmesi zorunlu hale getiriliyordu. Şapka takmayan memurlara ceza öngörülürken memur olmayan kesimlerin şapka takmaması durumunda cezalandırma yerel makamlara bırakılıyordu. Şapkayı o tarihe kadar düşman sembolü olarak gören halkta bu kanun bir infial uyandırmıştır. Şapka kararına tepki nedeniyle pek çok şehirde protesto gösterileri yaşanmıştır. Bu durum Türkiye topraklarında ilk kez yaşanmıyordu üstelik. Yeni olan birçok şeyin insanlar tarafından kabul edilememesi neredeyse her dönem var olan bir konu. Tıpkı modernleşmek için Avrupalılar gibi fes takmayı ülkesine getiren Sultan 2. Mahmut’un tepki görmesi gibi. O dönemlerde fes kullanmaya karşı çıkanlar 1925’te de Şapka Kanunu’na karşı çıkanlarla aynı kişilerdi.