Bugün size önemli anlaşmalardan biri olan Paris Anlaşmasını anlatmak istiyorum. Yaralılar ve sakatlar dışında, sadece savaş meydanlarında bıraktığı yaklaşık 10.000.000 insan ile insanlık tarihine pek ağıra mal olan I. Dünya Savaşı sonunda Avrupa temellerine kadar sarsılmış, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya gibi üç büyük imparatorluk yıkılmış, Osmanlı Devleti fiilen bitmiş ve ortaya birtakım yeni devletler çıkmıştı. Avrupa eşi görülmemiş bir karışıklık içinde idi. Paris’te toplanacak olan barış konferansı dünyanın yeni düzenini belirleyecek ve bir sürü karmaşık meseleleri ve anlaşmazlıkları çözecekti. Galip devletler arasında Osmanlı Devleti’nin paylaşılması gibi bazı meselelerde daha önceden birtakım anlaşmalar yapılmış olsa bile bunlar yeniden ele alınacaktı. Yeni devletlerin sınırlarını çizmek, galiplerin çok defa birbiri ile çatışan isteklerini yerine getirmek çok zor olacaktı. Konferans 18 Ocak 1919’da Fransız Dışişleri Bakanlığı’nda, Fransız Cumhurbaşkanının bir açış konuşması ile başladı. Aslında Paris Barış Konferansı, esaslı bir hazırlık yapılmadan toplandı ve konferansta birçok yeni anlaşmazlık ortaya çıktı. Clemenceau ve Lloyd George’a göre ise Wilson bir idealistti. Onun Avrupa realitelerini kavrayabilmiş olmasına imkân yoktu. Almanya’ya karşı büyük bir kin ve düşmanlık hissi besleyen Clemenceau’ya göre Almanlar ıslah kabul etmez kimselerdi. Almanya’yı mümkün olduğu kadar ezmek en isabetli bir politika olacaktı. Konferans 27 Şubat’ta Yahudi delegelerini dinledi. Onlar da milletler cemiyetinin vesayeti altında Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını istiyorlardı. Konferansta Osmanlı topraklarının paylaştırılması büyük anlaşmazlıklar doğurmuştu.  İtalyan delegeleri Londra antlaşmasına dayanarak, kendilerine vaat edilen yerleri ısrarla istiyor, ancak diğer devletler buna yanaşmıyordu. 1917 Bolşevik ihtilali sonrasında Sovyet Rusya’nın yeni yöneticileri Çarlık Rusya’sının ve İtilaf Devletleri’nin yaptığı gizli antlaşmaları yayınladılar. Bunun üzerine İtalya’nın Anadolu’ya asker çıkarması konferansta heyecan uyandırdı. İtalyanların şimdi de bir oldu-bitti ile İzmir’e de asker çıkarmaları ihtimalinden korkuluyordu. Zira İzmir meselesi İtalya ile Yunanistan arasında çok ciddi bir anlaşmazlık halinde belirmişti. Sonunda Venizelos, Wilson ve Lloyd George’u ikna etti ve İzmir’in Yunanlılarca işgaline izin verdi. Osmanlı Devleti’nin Asya ve Kuzey Afrika’da bulunan Arap toprakları üzerindeki bütün haklarından vazgeçmesi, bağımsız bir Ermenistan’la Özerk bir Kürdistan’ın kurulması kararlaştırıldı. Ayrıca, Osmanlı Devleti’nin Araplarla meskûn topraklarında “manda” yönetimleri kurulması, Suriye ve Lübnan’ın Fransa, Irak topraklarıyla Filistin’in ise İngiltere’nin “manda” yönetimine bırakılması kararlaştırıldı. “Manda” idaresi, söz konusu ülkelerin bağımsız sayılmasını, kendini idare edebilecek siyasî olgunluğa erişinceye kadar İngiltere ve Fransa’nın yönetimi altında kalmasını öngörüyordu. San Remo Konferansı 26 Nisan 1920′de sona erdi. TBMM’nin açılması ve Ankara Hükûmetinin giderek güçlenmesi karşısında İtilaf devletleri daha önce anlaştıkları konuları, biraz da aceleyle, anlaşma metnine dönüştürdüler ve Osmanlı Devleti temsilcileri ile 10 Ağustos 1920’de Sevr’de imzaladılar. Sevr Antlaşması da 1. Dünya Savaşında imzalanan diğer antlaşmalar gibi son derece ağır şartlar içeriyordu. Paris Barış Konferansı’nda adil ve haklı bir barışın temeli atılamadığı için Avrupa sonradan buhranlar içinde kalmış ve yirmi yıl sonra yeni bir dünya savaşına sürüklenmiştir.