Hava çoktan kararıp rüzgar uğuldamaya başlamıştı. Dışarıdan gelen tipi ve ıslığa benzeyen sesler altında ateşin çatırdayarak yanması insanın içini ısıtıyordu. Bu kadar rahat bir şekilde anın tadını çıkarmak harika olmalıydı. Çoğunluğu yıkılmış evin üstü açık olsa da ateş sayesinde kar taneleri yere düşmeden eriyordu. Zaten dışarıdan gelen rüzgarı kesen duvar sayesinde ateş bu kadar güzel yanabiliyordu. Eğer duvar olmasa böyle bir tipi ve rüzgarda ateş fazla dayanmazdı. Bir saatte odunların külü bile kalmazdı. Fakat şuan rahat, sıcak ve tok bir şekilde ormandan gelen tipinin ninni gibi gelen sesini dinleyerek ateşin başında uzanıp yıldızları izlemek harikaydı. Nede olsa bir gün daha yaşamıştın ve bir günün daha keyfini doya doya çıkarmaya çalışmalısın. Belki dışarıda ev bulamayıp tipide kalan birçok insan olabilirdi fakat sen bunlardan biri değildin. Yarın uyandığında yine ağaçların arasında donmuş hayvan ve insan cesetleri bulacaksın… Yine de bu senin sorunun değil, çünkü sen hızlı davrandın ve kalacak bir yer buldun. Yiyecek yemek buldun. Yakacak odun buldun. Bu yüzden bir günün daha kurtuldu. Çocuk kafasının altına koyduğu çanta ile rahat bir şekilde yıldızları izlemeye başladı. Kız ise ateşin hemen yanı başında dizlerinin üzerinde oturarak hareket etmeden ateşe bakıyordu. Kafası eğik olduğu için ne düşündüğünü anlamak imkansız gibi bir şeydi. Yemek yedikten sonra bile ağzını bile açmamıştı. Çocukta kıza hiç soru sormamıştı. Çünkü çocuk kendi düşüncelerine dalmışken kızın ne düşündüğü umurunda bile değildi. Hiç neden yokken birisini doyurup ateşinin yanına almıştı. Sabahtan beri çektiği zorlukları birisiyle paylaşmıştı. Çoğu insan bunu yapmazdı. Ateş tek başına yararlanacak bir şey değildi. Yakınında ki her şeyi ısıtıyordu fakat yemek öyle değildi. Birisi ile paylaşırsan azalıyordu. Eğer iki günlük etin varsa birisi ile bölüşürsen bir günlük etin kalıyordu. Bu sana bir yerde zarardı. Çoğu insan yemeğini paylaşmak istemezdi, fakat Atakan bir değişiklik yapıp ilk kez yemeğini babası hariç başka birileriyle de paylaşmıştı. Bunun için pişman değildi. Tam doymak yerine yarım doymuştu fakat yine de doymuştu. Nede olsa aç birisinin önünde yemek yiyemezdi. Çocuk yerde, ölmek üzere olan ateşin üzerine birkaç tane ufak parça odun attı. Onu bir saat kadar bile ısıtsa bedeni birazda olsa kendini toplayabilirdi. Gece hava iyice soğuduğu için bedeni sabaha kaskatı kesilmişti. Sabaha yakın sönen ateşin yüzünden titremesine uyanmıştı. Montu üzerine serdiği için alttan gelen soğuk rüzgar bütün bedenini titretiyordu. Fakat etraftan küçük odun bulmak zor değildi. Dün ki fırtına yüzünden çoğu ağacın dalı kırılıp etrafa saçılmıştı. Bu yüzden etraftan birkaç küçük odun toplayıp dünden kalan közün içine gömmüştü. Küçük odunlar yanmamak için ısrar etse de on dakika geçmeden mecburen yanmışlardı. “Hay vicdanıma” Atakan geri dönüp hızlı adımlarla yıkık eve doğru yürümeye başladı. Bu kadar az insanın bulunduğu bir dünyada bu yaşa kadar yaşamayı becermiş bir insanın ölmesi büyük bir kayıp olurdu.