Türkiye’de çok kullanılmasa da trenle ulaşım hala sağlanıyor. Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarım trenle doğu turuna çıktılar. Ben hiç tren yolculuğu yapmadım. Ancak keyifli olduğu söyleniyor. Bende trenin Türkiye’ye geldiğini merak ettim. Benim gibi bir çok insanda merak etmiştir bence. Demiryolunun 1830’lu yıllardan itibaren önce İngiltere’de ardından tüm dünyada kullanılması insanoğlu için bir devrimdi. Sanayi devrimiyle üretilen kitlesel yükler demiryoluyla çok uzak yerlere ulaşabiliyor, toplumlar sadece ekonomik anlamda değil, sosyal ve kültürel alanlar da gelişiyor, hatta demiryolu savaşta dahi üstünlük sağlamanın en önemli unsurlarından birisi haline geliyordu. Bugün ise, çevreci ve ekonomik bir taşıma modu olan demiryolunun önemi kat be kat arttı. Öyle ki 21. Yüzyıl, “Yeni Demiryolu Çağı” olarak adlandırılıyor. Çünkü, demiryolu, emniyet, enerji tüketimi, çevreye olan katkısı, arazi kullanımı, yapım ve harici maliyetler, kullanım ömrü vb. açılardan daha avantajlı… Örneğin otoyolun km maliyeti yaklaşık 12 milyon dolar iken, çift hatlı, elektrikli ve sinyalli demiryolunun maliyeti sadece 4 milyon dolar, kullanım ömrü ise 30 yıl… Peki 21. yüzyıla adını veren demiryolu taşımacılığı Türkiye’de dünden bugüne nasıl bir mesafe kat etti? İşte Türkiye’de demir ağların kilometre taşları. Osmanlı topraklarında demiryolunun tarihi, 1851 yılında 211 km’lik Kahire-İskenderiye Demiryolu hattının imtiyazının verilmesiyle, bugünkü milli sınırlar içindeki demiryollarının tarihi ise 23 Eylül 1856 yılında 130 km’lik İzmir-Aydın Demiryolu Hattı’nın imtiyazının verilmesiyle başlar. Bu nedenle Türk Demiryolu Tarihi için 1856 milad olarak kabul edilir. Osmanlı Devleti’nde demiryolu imtiyazı verilen İngiliz, Fransız ve Almanlar ayrı ayrı bölgeler üzerinde durur: Fransa Kuzey Yunanistan, Batı ve Güney Anadolu ile Suriye’de, İngiltere Romanya, Batı Anadolu, Irak ve Basra Körfezi’nde, Almanya Trakya, İç Anadolu ve Mezopotamya’da etki alanları oluşturur. Batılı sermayedarlar, sanayi devrimi ile çok önemli ve stratejik bir ulaşım yolu olan demiryolunu tekstil sanayinin hammaddesi olan tarım ürünlerini ve önemli madenleri en hızlı biçimde limanlara, oradan da kendi ülkelerine ulaştırmak için inşa ederler. Üstelik, km başına kâr güvencesi, demiryolunun 20 km çevresindeki maden ocaklarının işletilmesi vb. imtiyazlar alarak demiryolu inşaatlarını yaygınlaştırırlar. Dolayısıyla Osmanlı topraklarında yapılan demiryolu hatları, geçtiği güzergahlar bu ülkelerin iktisadi ve siyasi amaçlarına göre biçimlendirilir. Cumhuriyet öncesi dönemde, yabancı şirketlere verilen imtiyazla, onların denetiminde ve ülke dışı ekonomilere, siyasi çıkarlara hizmet eder türde gerçekleştirilen demiryolları, Cumhuriyet sonrası dönemde milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılır, kendine yeterli ‘milli ekonomi’nin yaratılması amaçlanarak, demiryollarının ülke kaynaklarını harekete geçirmesi hedeflenir. Bu dönemin belirgin özelliği, 1932 ve 1936 yıllarında hazırlanan 1. ve 2. Beş Yıllık Sanayileşme Planlarında, demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik verilmiş olmasıdır. Bu tür kitlesel yüklerin en ucuz biçimde taşınabilmesi açısından demiryolu yatırımlarına ağırlık verilir. Bu nedenle, demiryolu hatları milli kaynaklara yönlendirilir, sanayinin yurt sathına yayılma sürecinde yer seçiminin belirlenmesinde yönlendirici olur. Bu dönemde, tüm olumsuz koşullara karşın, demiryolu yapım ve işletmesi ulusal güçle başarılır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında demiryolu sevdası herkesi sarar ve onca kıtlağa, imkansızlıklara rağmen demiryolu yapımı İkinci Dünya Savaşı’na kadar büyük bir hızla sürer. Savaş nedeniyle 1940’dan sonra yavaşlar. 1923-1950 yılları arasında yapılan 3.578 km.lik demiryolunun 3.208 km.si, 1940 yılına kadar tamamlanır.
TÜRK DEMİRYOLLARI NASIL YÖNETİLDİ?
Osmanlı Demiryolları, bir süre Nafia Nezareti (Bayındırlık Bakanlığı)’nin Turuk
ve Meabir (Yol ve İnşaat) Dairesi tarafından yönetildi. 24 Eylül 1872 tarihinde
de demiryolu yapım ve işletmesini gerçekleştirmek üzere Demiryolları İdaresi
kuruldu. Cumhuriyetin kurulması ve demiryollarının devletleştirilmesine karar
verilmesinden sonra Demiryolu işletmeciliği için 24 Mayıs 1924 tarih ve 506
sayılı Kanun ile Nafia Vekâletine (Bayındırlık Bakanlığı) bağlı “Anadolu-
Bağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi” hayata geçti. Demiryolu alanında ilk
bağımsız yönetim birimi olarak demiryollarının yapımı ve işletilmesinin bir
arada yürütülmesini sağlamak amacıyla da 31 Mayıs 1927 tarih ve 1042 sayılı
Kanun ile “Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi” kurularak
çalışmalarına başladı. Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi, 27
Mayıs 1939’da kurulan Münakalât Vekâleti (Ulaştırma Bakanlığı)’ne bağlandı. 22
Temmuz 1953 tarihine kadar katma bütçeli bir devlet idaresi şeklinde yönetildi
ve bu tarihte çıkarılan 6186 sayılı Kanunla Ulaştırma Bakanlığına bağlı olarak
“Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD)” adı altında İktisadi
Devlet Teşekkülü haline getirildi. Son olarak, 08.06.1984 tarih ve 233 sayılı
KHK ile de “Kamu İktisadi Kuruluşu” hüviyetini alan ve TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ ve
TÜVASAŞ olmak üzere üç adet bağlı ortaklığı bulunan TCDD, halen Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olarak faaliyetini
sürdürüyor.