Google Earth’te zaman yolculuğuna çıkmak insana garip bir hüzün bırakıyor. Hele ki Antalya gibi doğasıyla tanınan bir şehrin geçmişine bakınca bu hüzün daha da derinleşiyor. Bir zamanlar yeşilin her tonunu barındıran mahallelerin yerinde bugün gri betonlar yükseliyor.
2005 yılına döndüm. Varsak tarafı hâlâ kır havası taşıyordu. Seralar, tarlalar, ağaç kümeleri... Bugün aynı yere baktığımda blok blok siteler karşılıyor beni. Elbette şehir büyüyor, nüfus artıyor. Ama bu büyümenin bedeli hep doğaya mı kesilmeli?
Bir başka örnek, Konyaaltı... Eskiden Boğaçayı çevresi sazlıklarla kaplı, kuş sesleriyle dolu bir doğa köşesiydi. Bugün orada yürürken kulak tırmalayan inşaat sesleriyle karşılaşıyoruz. Boğaçayı projesiyle birlikte bölge düzenlendi ama doğal olanla yapay olan arasındaki farkı bilen göz için bu düzenleme bir şeyleri eksiltmiş görünüyor.
Kepezaltı ve Santral mahallesi dönüşüm geçirdi. Haklı gerekçelerle, evet; çünkü çarpık yapılaşma vardı. Ama yerine gelen yapıların çevresi yeterince ağaçlandırıldı mı? Google Earth görüntülerine göre 2010’a kadar olan ağaç dokusu bugün büyük ölçüde yok. Geniş caddeler var ama ağaç gölgeleri az.
Lara tarafında da benzer bir hikâye var. Eskiden boş arazilerde yabani otlar arasında kelebek kovalayan çocuklar vardı. Şimdi o boşlukların yerinde, yüksek duvarlı siteler yükseliyor. Mahalle kültürü bir yana, nefes alacak alan da azalmış.
Şehir merkezine indiğimizde, Atatürk Caddesi’nin yukarıdan görüntüsünde bile bir değişiklik hissediliyor. Kaldırımlar genişledi, yollar yenilendi ama ağaçların sayısı artmadı. Hatta bazı eski çınarların artık yerinde olmadığını görmek mümkün.
Şunu da eklemek lazım açıkçası… Antalya büyük bir göç alıyor ki hiç de durmuyor bu göç… 3 milyonu birkaç yıla yakalar gibime de geliyor. Her gelenin barınmaya ihtiyacı var. Bu durum kaçınılmaz olarak yeni yapılaşmaları doğuruyor. Ama bu süreçte planlama yeterince “yeşil dostu” yürütüldü mü, tartışılır bana kalırsa “yeşil düşmanı”
İmar planları yapılırken bir parka karşılık üç bina yapılması gibi tercihlerle karşılaşıyoruz. Oysa parklar sadece çocuklar için değil; kuşlar, böcekler, sokak kedileri için de gerekli. Onların sessizliği, aslında şehirdeki bir başka eksilmeyi haber veriyor.
Son 20 yılda Antalya'nın genel silueti çok değişti. Eskiden tepelere çıkınca daha fazla yeşil görürdük. Şimdi gri tonlar ağırlıkta. Belki güzel görünüyor ama ruhu eksik.
Bu yazı bir “ah vah” yazısı değil. Amacım nostaljiyle romantizm değil. Sadece gözlemlerimi paylaşmak istedim. Google Earth verileri herkese açık. Girip siz de bakabilirsiniz. Değişim gözle görülür biçimde ortada.
Yeşilin yerini alan betonun gölgesi serinletmiyor. Bu şehrin geleceğini planlarken bir ağacı, bir bostanı, bir kuş yuvasını hesaba katmak zorundayız. Çünkü doğa bir kere gidince geri gelmesi çok zor…