Bu yıl kutlanması gereken 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali kumpasın kurbanı oldu. Kültür Bakanlığı’nın festivalden çekilmesi, yaşanan kumpasın başarıyla tamamlanmasının sonunu getirerek Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e beyaz bayrağı çektirdi ve Böcek ülke tarihine geçti.

1979 -80 yılları askeri darbeyle 2 yıl altın portakal yapılamadı….

Bu tavır aslında kültür ve sanata ağır bir darbeydi….

İşte Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne sağ cenah tarafından kültür ve sanata kurulan kumpasları festivali bitirme oyunlarını 80’li yıllardan günümüze kadar yaşananları gözler önüne serelim.

Subaşı dönemi Altın Portakal:

Hasan Subaşı tüm gücüyle Antalya Altın Portakal Film Festivalini her yıl olduğu gibi özgürce yapılması için tüm hazırlıkları tamamlamıştı. Bana gelen istihbarat kaynağı bu festivalin yapılamayacağından yanaydı. Çiller hükümeti kendi festivalinden hoşnut değildi. Aldığım bilgiyi doğrulatmak için cebimden para harcayarak İstanbul’a gittim. Dedeman Oteli’nde kurulan kumpası ve kumpasçıları gördüm konuştum.

Antalya’ya geldiğimde durumu Subaşı’na anlatarak önlem alınmasını istedim. Haber festival yöneticilerine ulaştı. Başkana bu haberin asılsız olduğunu söylediler. O yıl gelen sanatçılar arasında bir tek yaşlı hasta 2 kolundan başkalarının yardımıyla uçaktan inen bir tek sinema emekçisi vardı. Kortejde en ünlü sanatçımız Antalya’da yaşayan rahmetli Sümer Tilmaç ve namı değer Tecavüz Coşkun(Coşkun Gögen) idi. Kumpas yerini bulmuş ama geriye dönüş imkansızdı. İptal olmadı. Teslim olunmadı. Tatsız geçti.

Türel dönemi:

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in 2. kez Başkanlık dönemiydi. Sanatçılardan bazıları aldıkları ödülü Yılmaz Güney’e adayarak aldılar. Yer yer sloganlar atıldı. İşte hükümet bu durumdan hoşnut değildi. Türk sinemasında dahi olarak kabul edilen oyuncu, senarist, yönetmen İlk kez ülkenin sinema sanatı bayrağını Dünya çapında en büyük festival olarak kabul edilen Cannes film festivaline dikti. Ardı ardına ülkesine ödüller kazandırarak gelecek nesil gençlere umut ve cesaret verdi. İşte Güney’in bu uluslararası duruşu sanat çevrelerine örnek olurken, iktidarda hoşnutsuzluk yarattı. Ertesi yıl festivalin iptali istenmesine rağmen gazeteci Türel direnerek festivali iptal etmek yerine saraya yakınlığı ile bilinen sanatçıları Altın Portakala davet ederek festivali sürdürdü.

Böcek Dönemi:

Hükümetle çok da ters düşmeyen Muhittin Böcek vizyonsuz kadrolarla çalışmasından mı, yoksa hükümeti kızdırmamak adına mı bilmem ama festivaller sönük ve problemli oldu. Önceki yıl Taş Fırın erkeği Tamer Karadağlı ile başlayan kumpas adımları 60. Altın Portakal film festivalinde sahnelenmeye başladı. İlk kıvılcım aşklarıyla gündemde kalmaya çalışan Ferah Zeynep Abdullah nedendir bilinmez birilerinin bastırmasıyla festivalde ödül alacağı duyuruldu. İşte bu haberden sonra ilk kıvılcımı çakarak hiçbir şey yokken Yılmaz Güney’e dil uzattı. Derken o kıvılcım sinyalini alan troller saldırıya geçtiler. ‘’KANUN HÜKMÜNDE’’ kısa metraj film yarışma dışı bırakıldı. İşte o anda her şeyi sabırla izleyen ülke sanatseverleri adeta ayağa kalktı. Jüri istifa etti. Filmler yarışmadan çekildi. Sonra film tekrar yarışmaya girdi. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Birden bu film FETÖ ve PKK propagandacı bir film oldu. AKP ve MHP trolleri yaygın bir şekilde harekete geçtiler. Kültür Bakanı Ersoy, desteğini geri çekti. Hükümetin bu tutumundan korkan sponsorlarda çekildi. Çaresiz kalan Böcek, kumpasın kurbanı olarak tarihte ilk kez beyaz bayrağı çeken festivali iptal etti veya etmek zorunda kaldı.

Oysa ne Bakan Ersoy ne de troller filmi izlememişlerdi. Film AKP döneminde Kanun hükmü kararnamesiyle görevden alınan bir çalışanın haksızlığa uğradığı ve yaşanan acıları anlatan bir film.

Vizyon problemi yaşadığı kesin olan Başkan danışmanları yine Böcek’i yanlış yönlendirdiler. Festivali iptal etmek yerine ertelemeliydi. Sonuç yine festival yapılıyor. Bence başkan festivalden önce tüm ekibini gözden geçirmeli. Tabi bundan sonra da bir faydası kaldıysa…