Gele gele geldik 19 Mayıs 1919'a. Geldiğimiz yer, 16 Mayıs'ta payitahtın başkenti İstanbul, vardığımız yer, 19 Mayıs'ta Anadolu'nun bir köşesi SAMSUN!...
Az çok Devleti ve yönetimini bilenler bilir, buralarda olayların bir görünen bir de görünmeyen yüzü vardır.
Bugün birçok yerde Büyük Önder, Kurtarıcı Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) için, görüp okuyacağımız ya da hiç haberimizin olmadığı yazılar ve sözler olacaktır. Bunlar bazılarının keyfini kaçıracak, bazılarına da keyif verecektir.
Örneğin Mustafa Kemal Paşa'nın, Samsun'da karaya ayak bastığı yerin adını kaç kişi bilir ki?
Bunu yazmamın sebebi, elbet bir bilmişlik falan değildir.
Ben birkaç yıl önce Samsun'a gittiğimde gördüm, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıktığı İskeleyi (Liman), muhteşem ve bakımlı, pek sevindim. Peki, o zaman asıl soruyu sorayım, bu İSKELENİN adı neydi!...
Evet, Paşa'nın Samsun'a çıktığı iskelenin (bugün çoğu kişinin anladığı anlamda, Limanın) adı TÜTÜN İSKELESİDİR. Tıpkı bir zamanlar Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferine (1520-1522) çıktığı, Anadolu'nun içinden kara yolunun olmadığı (kervan yolu vardır) Marmaris, SAMAN İSKELESİ gibi.
Evet, Paşa ve beraberindekiler, bir zamanlar karaya oturmuş, hasar almış, sonradan onarılan, hayvan ve yük taşıyan BANDIRMA VAPURU ile Samsun'a gelmişler ve Tütün İskelesi'nden karaya ayak basmışlardır.
Açık kaynaklardan alınan bilgiler ışığında, Bandırma Vapurunda bulunan kişi ve yük ile ilgili olarak İstanbul İngiliz İşgal Komutanlığı'na verilen izin belgesindeki bilgiler:
Karadeniz İngiliz işgali altında olduğundan, İstanbul'dan çıkacak gemiler gibi Bandırma Vapuru da; Mustafa Kemal Paşa'nın (9'uncu Ordu Müfettişi), beraberinde götüreceği, kendisinin belirlediği heyette 22 kurmay subay, 25 erbaş, 6 at ve 1 araba ile 79 yolcu diyerek, İngiltere'ye bildirilir ve İşgal Kumandanlığından izin 14 Mayıs'ta verilir.
Murat Bardakçı, Mustafa kemal Paşa'nın bu göreve gitmeden önce 13 Mayıs'ta Savaş Bakanlığına bir yazı göndererek, görevinin "seferi olması" dolayısıyla üç aylık tahsisatının peşin verilmesini, beklenmeyen masraflar için bir miktar ödeme yapılmasını ve iki binek otomobil tahsis edilmesini talep ettiğini ancak, bu işlemlerin bir haftadır neticeye bağlanmamış olmasından da yakındığını; son olarak da 15 Mayıs'ta Yıldız Sarayı’nda Sultan Vahideddin ile görüştüğünü yazmaktadır.
İşte bu polemik de burada çıkmaktadır.
Evet Mustafa kemal Paşa bir Osmanlı Paşasıdır ve yaptığı görevler ve başarısı dolayısı ile de Sarayın takdirini toplaması olağandır.
Anlayış ve düşünce farklılığı da burada başlıyor. Osmanlı Sarayı ve Sultan Vahdettin tam olarak umutlarını İngilizlere bağlıyorlar;
Sadrazam Damat Ferit, Amiral Calthorpe’a “Padişahın ve benim yegane ümidimiz Allah’tan sonra İngiltere’dir” diyerek de niyetini açıklamaktadır.
Özet olarak Saray ve Hükümetinin Mustafa Kemal’e verdiği tek görev; Pontus Devletini kurma çalışması yapan Rumlara karşı ayaklanan Türklerin ayaklanmasını bastırmak, silah ve cephaneleri toplamak, topları ve tüfekleri devre dışı bırakmak, direniş için örgütlenen halkı dağıtmaktı.
Oysa Mustafa Kemal Paşa ve bazı arkadaşları Milli Mücadele'nin peşinde idiler. Bu uğurda ilk olarak Ali Fethi Okyar ile birlikte MİNBER (Camide hatibin hutbe okuduğu merdivenli kürsü) gazetesini çıkarırlar.
Mustafa Kemal, Genelkurmay 2'nci Başkanı Kazım (İnanç) Paşa ile kendisine verilecek geniş yetkiler üzerinde çalışır, bu geniş yetkiler ile askeri ve sivil kuruluşlara emir verebilmek için 9. Ordu müfettişliğini ister, amaç bu yetkiyle Samsun ve çevresindeki birliklere de komuta etmek ve valilere de emir verebilmekti.
Arkadaşı Kazım Paşa, Harbiye Nazırı Şakir Paşa’dan bu onayı alır ve Mustafa Kemal Paşa kafasındaki amacına bir adım daha yaklaşır.
Bütün bu olanlar ve çabalar sonunda Mustafa Kemal Paşa'nın kafasında kurduğu süreç, 16 Mayıs öğleden sonra bindiği Bandırma Vapuru ile başlayacak ve meşakkatli bir deniz yolculuğundan sonra,;
Sinop'tan 18 Mayıs gecesi çıktıkları yolculukla 19 Mayıs 1919 sabahı saat sekiz suları Samsun Tütün İskelesinde son bulacaktı.
Önceden bilgilendirilen Kurmay Binbaşı Mahmut Ekrem Bey, sandalla gelip, vapura çıkarak güvertede bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gider ve asker selamı ile: “Hoş geldiniz paşam” der.
Paşa, Tütün İskelenin etrafına toplanmış halk ile işgal kuvvetlerince silahlarına el konulmuş askeri müfreze tarafından karşılanır. Bir süre dinlenip, kendine geldikten sonra, Samsun Belediye binasına geçer ve belediye meclisi üyeleri ve bölgenin ileri gelenleri ile memleketin genel durumu hakkında bilgiler alır.
Ayrıca Sivas, Van, Erzurum, Trabzon, Ankara, Kastamonu, Elazığ, Diyarbakır Valilikleri ile Erzincan Müstakil Mutasarrıflığı, Erzurum 15'inci ve Ankara 20'inci Kolordu Kumandanlıklarından, telgrafla bölgenin asayişi ile ilgili raporlar göndermelerini ister.
Saray, Sultan ve çevresince olanlar ve olaylar başka bilinmekte ve gerçekler gizlenmekteydi. Oysa, yöredeki Rum çetelerinin Müslüman halka yönelik taciz ve tecavüzleri vardı. Çözüm ise yöredeki mevcut yetkililerin değiştirilmesi gerekti ama bunu yapacak bir irade ve yönetim de yoktu.
Paşa gerekenleri yapacak, ilk olarak 3'üncü Kolordu Komutanı Albay Refet (Bele) Beyi, Samsun Mutasarrıflığına (mülki idare amiri/vali) vekaleten atayacaktı.
Samsun'a gelindiğinde yöreden bilgiler akmaya başlayınca, İstanbul Osmanlı Sarayı'na gönderilen bilgiler ile yörede yaşanan olayların farklı olduğunu görüldü.
Durum bir telgraf ile İngilizlerin, yöre halkına alaşma hükümlerine aykırı davrandığını, üstelik Samsun'a 9 Mart'ta 200, 17 Mayıs'ta da 100 asker daha çıkarmış oldukları bildirilir.
Bu arada İngilizler, Yüzbaşı Richard ve Yüzbaşı Miles’ti İngiliz siyasi temsilcisi olarak yetki belgesi de vererek Sivas’a gönderirler. Paşa’ya göre ise bu durum da, İngilizlerle yapılan alaşma hükümlerine aykırı idi.
Dahası, antlaşma hükümlerine aykırı olarak İngilizlerin Anadolu'da istedikleri yerlere asker çıkarıp müfreze göndermeleri halinde, Osmanlı Hükûmetinin etkinliği ve varlığı sorgulanacak, bu ise halkı ve günlük yaşamı etkileyecekti.
Mustafa kemal Paşa, Samsunda hem dinleniyor, yöreden bilgiler topluyor hem de Anadolu'daki arkadaşlarına telgraf çekiyordu.
Artık kafasında olay haha iyi şekillenmiş bu bilgiler ışığında 22 Mayıs’ta İstanbul’a;
“Rumlar hırslarından vazgeçmedikçe yatışma olamayacağını, Türklerin yabancı mandasına katlanamayacağını, milli hareketlere hak vermek gerektiğini” yazdığı telgrafı İstanbul’a, Saraya ve Sultana yollar ve açıkca baş kaldırdığını ima eder.
Büyük Cami’de kılınan namazdan sonra, mitingler düzenlenmiş, Anadolu ve Trakya’daki Müdafaa-i Hukuk grupları ile de bağlantı kurulmaya çalışılmıştır.
Sonuçta Paşa Samsun’da yaklaşık bir hafta kalır, Anadolu'da 20'inci yüz yılın ilk ulusal direnişinin liderini olarak Havza’ya geçip, ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELESİ için meşaleyi ateşlemiş ve İşte bugün 19 Mayıs 1919 da, Mustafa Kemal Paşa'nın kendisinin de dediği gibi, bir ULUSUN ve onun DOĞUM GÜNÜ olmuştu!..