Haydi, biraz geriye gidelim… Takvimler 2003 yılını gösterdiğinde, Türkiye Eurovision'da büyük bir zafer kazandı. Sertab Erener, "Everyway That I Can" şarkısıyla Avrupa'yı yerinden oynattı… Balkonlardan sallanan bayraklar, sokakta klakson sesleri… Sanki milli maç kazanmışız gibi. Aslında kazanmıştık da bu kez sahada değil, sahnede!
Bu zafer Türkiye’ye büyük bir sorumluluk da yükledi: 2004 Eurovision Şarkı Yarışması’na ev sahipliği yapacaktık! Herkesin aklında şu soru vardı: "Nerede olacak?" İstanbul mu, Ankara mı, İzmir mi? O sıralarda bir söylenti çıktı ki hepimizi heyecanlandırdı: Ya bu yarışma Aspendos Antik Tiyatrosu’nda yapılırsa?
“Düşünsenize, binlerce yıllık bir tiyatroda, ay ışığı altında, taş oturaklara oturmuş insanlar… Arka planda tarihi sütunlar, ön planda rengârenk sahne ışıkları, dünya çapında sanatçılar, kıyafetler, danslar, konfeti... Ve bunların hepsi, Antalya’nın o büyülü havasında! İşte tam da bu yüzden, Aspendos fikri bir anda herkesin kalbini çaldı.
Ama işler her zaman hayal ettiğimiz gibi gitmez. Aspendos’un tarihi dokusu çok kıymetliydi. UNESCO'nun koruma kıstasları vardı, teknik altyapı yetersizdi, oturma kapasitesi sınırlıydı. Üstüne bir de Avrupa Yayın Birliği (EBU) sahne, güvenlik ve altyapı açısından modern bir tesis istiyordu. Sonunda karar verildi: Eurovision 2004, İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu’nda yapılacaktı.
Yine de kimse Aspendos fikrini unutmadı. Çünkü o fikir bize şunu gösterdi: Müzik ve tarih aslında aynı sahnede buluşabilir. Eğer şartlar uygun olsaydı, Aspendos belki de Eurovision tarihinin en büyülü sahnesi olurdu. Belki de Avrupa, sadece Türkiye'nin modern yüzünü değil, binlerce yıllık köklerini de aynı anda tanırdı.
Gelelim o büyülü geceye… 15 Mayıs 2004’te İstanbul’da sahneye çıkan onlarca ülke oldu ama gözler tabii ki Türkiye'nin üstündeydi. Athena, "For Real" şarkısıyla yarıştı. Herkes rock grubu Eurovision'da nasıl olur diye düşünüyordu ama Athena sahnede adeta patladı. O gece sadece müzik değil, İstanbul’un enerjisi de yankılandı Avrupa’ya.
2004, Türkiye'nin müzikte Avrupa'ya en yakın hissettiği yıldı belki de. Ama şimdi? Ne yazık ki artık Türkiye Eurovision’a katılmıyor. 2012'den bu yana sahnelerde yokuz. TRT’nin aldığı karar, o günden beri hiç değişmedi. Gerekçe olarak oylama sistemi, siyasi dengesizlikler gibi şeyler söylendi ama içimizde hep bir burukluk kaldı.
Her yıl Mayıs ayında sosyal medyada aynı soru dolaşır durur: “Bu yıl Türkiye katılıyor mu?” Cevap hep aynı: “Hayır.” Ve o eski heyecanı artık sadece YouTube videolarında, eski VHS kayıtlarında, annemizin anlattığı o meşhur Sertab gecesinde bulabiliyoruz. Oysa Türkiye sahneye çok yakışıyordu.
Bir gün yeniden döner miyiz? Belki. Kim bilir, belki de bir gün o özlem öyle büyür ki, yetkililer bu sesi duyar. Belki bir gün tekrar Türkiye sahneye çıkar, belki de Aspendos hayali bir gün gerçeğe dönüşür. Çünkü bazı hayaller vardır, bir kez kuruldu mu kolay kolay ölmezler.
Aspendos'ta olmasa da, müziğin ritmi bir gün yine bizimle olur. Ve biz, o gece televizyonun karşısında oturup elimizde çayımızla yeniden gururla "Bu bizim ülkemiz!" deriz. O zamana kadar, hayallerimizde Aspendos’tan yükselen alkışları duymaya devam edeceğiz.