Alketas, Makedon Kralı Büyük İskender’in en güvendiği komutanlarından biriydi. Ama onu asıl özel kılan şey, Termessos halkı için yaptıklarıydı.
Anadolu’nun sert coğrafyasına inat dimdik duran bu cesur adam, sadece bir komutan değil, bir halkın umudu ve direnişin simgesiydi. Alketas’ın gençliği, İskender’in ordusunun içinde geçti. Onunla birlikte birçok savaşa katıldı, birçok zorluğun üstesinden geldi. İskender’in ölümünden sonra işler karıştı; herkes bir pay kapma derdindeydi. Alketas da bu karmaşada kendi yolunu bulmaya çalıştı. Ama asıl hikâyesi, Termessos’a gelip onlara katılmasıyla başladı. Termessos, Toros Dağları’nın tepesine kurulmuş, o dönem için adeta bir kale gibi olan bir yerdi. Roma ve Makedonya gibi devlerle başa çıkmak kolay değildi ama Alketas, bu cesur halkın yanında saf tuttu. Termessoslular, onu bir kahraman olarak gördü; çünkü Alketas, onların bağımsızlık mücadelesine yürekten inanıyordu. M.Ö. 319 yılında, Makedon güçleri Alketas’ı köşeye sıkıştırdığında, Alketas onurundan ödün vermek yerine intiharı seçti. O, teslim olmak yerine özgürlüğü uğruna hayatını feda etti. Alketas’ın ölümü Termessos halkını derinden sarstı. Onun cesedini düşmanlarına vermemek için büyük bir mücadele verdiler. Halk, onu kendi kahramanları olarak anmak istedi ve Alketas’ın mezarı bugün hala Termessos’ta ziyaret edilebiliyor. Bu mezar, Alketas’ın halkı için neler ifade ettiğinin sessiz ama güçlü bir hatırası. Alketas, sadece savaşlarıyla değil, inancı ve cesaretiyle de örnek bir liderdi. Onun hikâyesi, bir halkın direnişinin, özgürlük uğruna göze aldıklarının bir simgesi. Termessos’un o yüksek surları arasında, Alketas’ın cesur ruhu hala yaşıyor; bize direnişin, umudun ve özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Alketas, Termessos’un unutulmaz kahramanı olarak tarih boyunca anılmaya devam edecek.