Öyle kavramlar, sözler ve deyimler vardır ki, birilerince ya yaşanmış ya da üzerinde çokça düşünülmüş ve söylenmişlerdir. İşte, bu da yaşamın bir başka anlamıdır.

Örnek, "Zamanın ruhu"! Günlük yaşamda "Zamanın ruhu vardır".

Gerçekten "zamanın", "ruhu" var mıdır?

İnsan denen varlık, eğitildiği, öğretildiği ve kendisi araştırıp öğrendiği kadar vardır bunu da çevresine hissettirir ve yaşatır.

İlk çağlarda insanların ortak noktaları sayıca az olsa da, uyum ve ortaklıkları çoktu, çünkü insanın yaşamında pek fazla şey yoktu. Bunlar da, açlık, tokluk, doyum, güvenlik, neslin devamı gibi çok temel şeylerdi.

Ne zaman ki insan, doğup yaşadığı çevrenin dışına çıktı, yeni şeyleri gördü ve öğrendi, insanda merak ve öğrenme duygusu gelişmeye başladı; hele bir de kendisi için hayati olmaya başlayan şeyler karşısına çıkınca, bu kez öğrenme zorunluluk olmaya başladı.

Önce "zaman"ı öğrendi.

Belki ilk insanlar için zaman güneşin doğduğu, battığı, karnının acıktığı, uykusunun gelip uyuduğu, uyandığı şeyleri ile ilgiliydi.

Bir süre sonra insan için, "zaman" denilen şeyin kullanılması için planlanması gereken bir süreç olarak ortaya çıkmıştır.

Hele hele insanlığın tarihi, insanın yaşadığı günün anlamı açısından değerlendirilmeye başlayınca, bambaşka bir anlam taşımaya başlar ve günümüze, yani yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine gelince ise, "zamanın doğru kullanılması" gibi bir kavram ortaya çıkar.

Çünkü zaman artık içinde, yenilikler, yarışlar yaşam zorunlukları gibi çok şeyleri taşıyor ve siz de yaşamak ve yarına çıkmak istiyor iseniz bütün bunlar ile yarışmak ve bunlar ile baş etmek zorundasınız. İşte yirmi birinci yüzyılın da gerçeği bu.

Ne dersiniz, gerçekten "zamanın ruhu" var mıdır!..

Oysa konuyu, zaman ve ruh tanımları ile açıklayıp geçmek de olabilirdi.

Zaman!.. Bir sürenin bir dilimi; bir iş ya da bir oluşun eyleminde geçen, geçecek olan süredir.

Ruh ise, insan varlığının fiziksel olmayan tarafı, özü olarak tanımlanabilir.

Görüleceği gibi, kavram tanımlamaları görünen şeyler ile değil, daha çok görünmeyen ortak kabuller üzerinden yapılıyor.

Her ne kadar "zamanın ruhu" görünmeyen bir şey olsa da, yaşamın içinde bizi şekillendiren, bizi içine alan bir bir kavram.

İşte yaşadığımız anın, dönemin, çağın içinde olmazsak, zamanın ruhunu da yakalayamıyoruz. Bilimsel gelişmeler, teknolojiler ortada iken, halâ hurafelerin içinde yaşayan biri için, zamanın ruhunun bir anlamı olabilir mi?

Zamanın ruhunu anlamak için önce zamanı anlamak gerekir, elbette ki bunu yapacak, anlayacak bir kişilik ve bilincin de kişide oluşması, şekillenmesi gerekir.

Bu da önce ailede, sonra sosyal çevrede ve de okullarda verilecek eğitim ile olur.

Belki de "zamanın ruhunu" acıtacak bir dönemden geçtiğimiz için bu deyime, en çok da "zamanın ruhu" üzülüyordur.

Çünkü, artık sosyal çevre de bozulduğundan, çocukları düzgün yetiştirecek aile sayısı azalıyor, sosyal çevre niteliksizleşiyor ve de eğitim kurumları da, çağı görmezlikten geliyor.

Ne yazık ki ülkemizde, zamanın ruhunu kaçırıyoruz!..

Hiç olmazsa düşünsek, düşünmenin önemini kavrayıp, başımızı ellerimizin arasına alıp iki kere de olsa, bu durumları bir kez de olsa düşünsek; hatta kafa kafaya verip düşünmeyi bir düşünsek mi!...