Şimdi siz okurlara bir yaşanmış olan bir dramı anlatacağım.

Bugün emekli ve yaşlılara hükümetin yaşatmaya çalıştığı bu günlerin aynısı yıllar önce Japonya’da yaşanmıştı.

Bu dram yaşlıları ölüme terk etme dramıdır…

Tarihi bilgilere göre, Japonya'da uzun süren bir kıtlık dönemi yaşanır. Bu kıtlık dönemi öyle uzun süreli ve zor bir dönem olur ki, herkes birbirinin yediği lokmaları bile saklamak durumunda kaldı. Her köy ve şehir kendine göre kıtlıkla mücadele etme yöntemleri geliştirmiştir. Yasa yerine geçecek kararlar alınmak zorunda kalındığı söylenmektedir.

Narayama Dağı’ndaki Obasuta Köyü'nde yaşayanlar da; üretme gücü kalmayan yaşlıların, gençlerin besinlerine ortak olmasını önledikleri takdirde gençlerin hayatta kalmalarını sağlayacaklarını düşünmüşlerdir. Buna göre, 70 yaşına gelen yaşlı kadın ve erkekleri Narayama Dağı’nın tepesinde ölüme terk etmeye karar vermişlerdir. Bu olay 'Narayama Dramı' olarak hafızalara kazınmıştır.

Narayama Türküsü’ne konu olan hikayenin kahramanı Orin Ana'dır. Orin Ana 69 yaşına gelmiştir. Dağda ölüme terkedilmesine kısa bir süre kalmıştır.

Orin Ana sağlıklı, üretken, anlayışlı bir kadındır. Yaşıtlarına kıyasla daha dinç ve hayata daha bağlı, hatta dişleri bile hala sağlamdır. Torunu Kesakichi, çok yemek yediğini ima ederek, büyükannenin sağlam dişleriyle ilgili sürekli laf dokundurmaktadır. Orin Ana ön dişlerini taşa vurarak kırıp gözünün gençlerin yiyeceklerinde olmadığını torununa gösterecek kadar cesur bir kadındır.

Bu kurala bazı yaşlılar karşı çıkar, bazı yaşlılar homurdanır, söylenir ama yine de Narayama Dağı’nda ölüme terk edilmekten kurtulamazlar. Ancak Orin Ana zorluk çıkarmadan dağda ölüme terkedilmeye razı olur. Analık duygusuyla ölüme terkedilmeden önce çocuklarının eksiklerini tamamlayıp gözü arkada kalmadan ölüme terkedilmeye hazırlık yapmıştır. Dul kalmış büyük oğlunu yeniden evlendirmek, hiç yıkanmadığı için koktuğundan kimsenin evlenmek istemediği küçük oğluna burnu koku almayan bir eş bulma çabasındadır. Bu planlarını geçekleştirir. Artık Narayama Dağı’nda ölüme huzur içerisinde gitmeye hazırdır.

Orin Ana’nın günü tamam olunca büyük oğlu Tatsuhei annesi Orin’i sırtına alarak uzun bir yürüyüşün sonunda Narayama Dağı’na götürür. Narayama Dağı’nın doruğu ürkütücüdür. Etraf sayısız insan iskeleti ile doludur. Her kayanın tepesinde  leş yiyen yırtıcı kuşlar tünemiştir. Oğul Tatsuhei annesi Orin’i orada bırakıp, kural gereği arkasına bakmadan elem içinde geri dönerken, birden kar yağmaya başlar. Oğul Tatsuhei annesinin uzun yaşamayacağına inanarak, şanslı olduğunu düşünür.

Tarihte kıtlık sebebiyle yaşanmış olan Narayama dramı bana, Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik krizi düşündürmüştür. Covid-19 sürecinde ilk akla gelen nüfus fazlalığı 65 yaş üstü yurttaşlarımız olmuştur. Sokağa çıkmaları sürekli yasaklanarak evlerinde ölüme terk edilmişlerdir. Hayat zorlaşıp, yiyecekler azaldıkça özellikle yaşlılar göze batmaya başlamaktadırlar. Üretmeden tüketen nüfus kolaylıkla gözden çıkarılmaktadır.

Ünlü ekonomistin 'NAS' teorisinden sonra girilen ekonomik krizde, yine gözden çıkarılanlar emekli yurttaşlarımız olmuştur. Ücretleri asgari ücretin ve açlık sınırının altında bırakılmıştır. 10 bin TL ücretle adeta ölüme terk edilmektedirler. Sürekli sabırları test edilmektedir. Bire bir aynı olmasa bile tarihte Japonya da yaşanan Narayama Dramı ile Türkiye' deki gözden çıkarılan emeklilerin dramı benzer niteliktedir. Ekonomik sorunlar derinleştikçe öncelikle emeklilerin sofrasındaki ekmek sürekli küçülecektir. Türkiye'nin kaynaklarını 'Ensar' saçmalıkları ile mültecilere peşkeş çeken Siyasal İslamcılar emeklileri açlığa terk etmişlerdir. Bir gün gelecek tarih Türkiye'deki emeklilik dramını kıtlığa örnek olarak yazacaktır.

Bu adaletsiz zulüm dilden dile asırlar boyu konuşulacaktır…