Antalya’da güneş başka doğar. Hele yaz geldi mi sabah saat sekiz bile kavurucu olur. Gölgede oturursun ama o vakit gelir ki hissedersin; güneş, tenine değmese de seni usulca pişirişini. İşte tam da bu yüzden, Antalya’daki evlerin de giysilerin de beyaz olması gerekir. Yoksa güneş bizi yakmakla kalmaz, kızartır, kavurur, un ufak eder.

Hele ki giysi meselesi var. Sokağa çıkıyorum, güneş tepedeyken simsiyah tişörtle gezen gençleri görüyorum. Moda dedikleri bu mu? Vallahi moda değil, sıcakta kavrulmanın kısa yolu. Beyaz gömlek, ince keten pantolon, belki bir şapka... Hem klas durur hem serin tutar. Ama nerede efendim?

Eskiden ninelerimiz, dedelerimiz boşuna mı bembeyaz çarşaflar sererdi? Boşuna mı yazlıklar hep açık renk olurdu? Akıllıymışlar. Biz aklımızla değil, ekranlarda gördüğümüzle yaşar olduk. Instagram’da güzel dursun diye siyah giyiyoruz, sonra baş ağrısıyla eve dönüyoruz. Yahu bu sıcakta estetik, serinlikle başlar kim farkındaki?

Antalya’da beyaz olmak bir seçim değil, bir zorunluluktur. Beyaz duvarlar gözü yormaz, içini açar. Beyaz giysiler terletmez, nefes aldırır. Üstüne bir de içinden geçtiğin sokaklar aydınlıksa, karşındaki insanın yüzünü görmek de kolaylaşır. Gülüşler daha net olur. Samimiyet artar.

Bir düşünün… Bembeyaz badanalı evler, kapının önünde beyaz masa örtüsü serilmiş bir masa, serin serin esen meltem… İçinde buz gibi limonata... Huzur böyle bir şey işte. Gözümüz de gönlümüz de ferahlar.

Beyaz sadece renk değil, Antalya’da yaşamın akılcı kuralıdır. Hele ki bu sıcaklar artarken, şehir gölgelik değilse bari açık tonlarla ferahlasın. Biz güneşe inat siyah giyerken, bedenimiz sadece terlemiyor, sabrımız da tükeniyor.

O yüzden ne olur, azıcık geçmişin bilgeliğine kulak verelim. Evlerimizi, giysilerimizi, belki düşüncelerimizi bile beyaza boyayalım. Çünkü bu şehir güneşle yaşar ama serinlikle nefes alır.

Antalya’da beyaz giyen sadece serinlemez, aynı zamanda şehirle barışır…