Antalya’nın parlayan yıldızlarından biri olan Side, sadece tarihiyle ve deniziyle değil, aynı zamanda denizin altındaki sürprizleriyle de insanı büyülüyor.

Side Sualtı Müzesi. Su altına yerleştirilmiş dev heykellerden oluşan bu eşsiz müze, ziyaretçilerine bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor. Görenin bir daha unutamadığı, görmeyenin ise merakla anlattırdığı bir yer burası.

Side Sualtı Müzesi, Türkiye’nin ilk, dünyanın ise en büyük sualtı müzelerinden biri olma özelliğini taşıyor. 2015 yılında açılan bu özel alan, 100'den fazla heykelin suyun derinliklerine bırakılmasıyla oluşturulmuş. Heykeller, hem sanatın hem de doğanın bir araya geldiği zarif yapıtlar gibi. Su altındaki sessizlikle birleşince, heykeller adeta fısıldamaya başlıyor.

Müzenin içinde neler mi var? Kurtuluş Savaşı sahneleri, Mevlana ve semazenler, deve kervanları, çiçek açan bahçeler, Atatürk ve daha nicesi… Her biri hem tarihi hem kültürel bir anlam taşıyor. Üstelik sadece sanat için değil, deniz yaşamını korumak için de önemli bir görev üstleniyor bu heykeller. Zamanla mercanlar sarıyor onları, balıklar yuva ediniyor. Kısacası denizle bütünleşiyorlar.

Dalgıçlar içinse burası bir cennet. Sualtı müzesi 11 ile 24 metre derinlik arasında kurulu. Her seviyeden dalgıç için uygun bölgeler var. İlk kez tüplü dalış yapacak olanlar bile bu deneyimi Side’deki eğitimli dalış okulları sayesinde rahatça yaşayabiliyor. Ve bir kez o dünyanın içine girdiğinizde, su yüzeyine dönmek istemiyorsunuz.

Sualtı Müzesi'ne iniş anı gerçekten unutulmaz. Yukarıdan güneş ışıkları süzülürken heykeller yavaş yavaş belirmeye başlıyor. İlk başta biraz gizemli, hatta biraz ürkütücü geliyor. Ama yaklaştıkça heykellerin zarafeti ve duruşları sizi içine çekiyor. Her biri bir hikâye anlatıyor gibi… Suyun içinde asılı gibi duran bu sanat eserleri zamanla insanda derin bir huzur bırakıyor.

En güzel taraflarından biri de, bu müzenin doğaya zarar vermek bir yana, deniz ekosistemine katkı sağlıyor olması. Heykellerin yapımında deniz yaşamına uyumlu özel malzemeler kullanılmış. Bu da onları balıklar için güvenli bir sığınak hâline getiriyor. Sanatla çevreyi buluşturan bu fikir, belki de çağımızın en zarif çözümlerinden biri.

Side Sualtı Müzesi'ni görmek için illa profesyonel bir dalgıç olmanıza gerek yok. Şnorkelle dalış yapanlar da birçok heykeli yukarıdan görebiliyor. Hatta bazı tekneler cam tabanlı, böylece dalmadan bile bu sanat harikalarına göz atabiliyorsunuz. Ama inanın, tüplü dalışla birebir o eserlerin yanında yüzmek bambaşka bir his.

Burada vakit geçiren herkes, dünyaya biraz daha farklı bakmaya başlıyor. Belki de suyun altındaki sessizlik, insanı düşünmeye itiyor. Hayatın koşturmacasından uzak, sadece nefesin ve kalbin sesiyle baş başa kaldığınız bir ortam bu. Sanatla, tarihle ve doğayla iç içe olmanın en etkileyici yollarından biri.

Antalya'nın sıcak güneşi, masmavi denizi, tarihi sokaklarıyla Side zaten büyüleyici bir yerdi. Ama Sualtı Müzesi, bu güzelliğe gizli bir kapı daha ekliyor. Suyun altındaki bu dünyayı keşfetmek, sadece bir turistik aktivite değil, aynı zamanda bir iç yolculuk gibi.

Eğer bir gün Antalya yolları size düşerse ve biraz cesaretiniz varsa, tüplü dalış yaparak bu müzeyi keşfedin. İçinizde çocukça bir hayranlık uyanacak, belki de hayatınız boyunca unutamayacağınız bir anı olacak. Suyun altında sizi bekleyen bir dünya var; sessiz, derin ve hayranlık verici…